16. yüzyıldan bu yana sanatçılar; meyve, vazoda çiçek, hayvan kalıntıları, tabak gibi cansız ve hareketsiz nesneleri tasvir ederek hayatı, ölümü ve zamanın geçişini yorumladıkları natürmortlar (ölü doğa resimleri) ortaya koyuyor. Bu tür, bu defa kez yok olma tehdidi altındaki canlılarla yeniden yorumlanarak günümüze uyarlanıyor. “Doğanın gerçekten ölmekte olduğu günümüzde, bu eserler neye benzerdi?” sorusunu soran Natürmort (Ölü Doğa) 2030 , izleyiciyi hem estetik hem de ekolojik bir yüzleşmeye davet ediyor.
Projede yer alan görseller, IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği), WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve benzeri 20’den fazla otoritenin yayımladığı verilere dayanarak hazırlanmış. Tehlike altındaki bitki ve hayvan türleri, kaybolma risk seviyelerine göre sınıflandırılmış. Ardından bu veriler, çeşitli yapay zekâ modelleri aracılığıyla yeniden yorumlanmış. Ortaya çıkan yüzlerce özgün görsel, 2030 yılına dek kaybolma riski taşıyan canlıları, çağdaş birer “ölü doğa” eseri olarak gösteriyor.
Bu tabloyu değiştirebilir miyiz?
“Natürmort (Ölü Doğa) 2030”, sadece bir sanat projesi değil, aynı zamanda bir çağrı niteliği taşıyor. Yerleştirme, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarının ve kolektif sorumluluğun önemine vurgu yaparak, izleyiciyi bugünden harekete geçmeye davet ediyor. Bugün atılacak bilinçli adımların, geleceğin natürmortlarını yalnızca hüzünlü hatıralar değil, umut taşıyan hikayelere dönüştürebileceğinin altı çiziliyor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Görsel: Rafineri