İklim değişikliği nedeniyle sıklaşan ve aşırıya kaçan sıcak hava dalgaları, büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Küresel enflasyon baskısı ise insanları daha tutumlu olmak zorunda bırakıyor. Böyle bir ortamda klima hem temel bir ihtiyaç hem de ne yazık ki lüks haline gelmiş durumda. Bu nedenle bütçeyi ve gezegeni yormayan kişisel klimalar, alternatif ısıtma ve soğutma sistemleri oldukça popüler. Özellikle geleneksel soğutma yöntemlerini günümüze uyarlayan seramik, kil ve terakota (pişmiş toprak) çözümler sıkça karşımıza çıkıyor. Şu elektriksiz klima ve şu hava nemlendirici bunun en güzel örneklerindendi. Bu defa da tasarımcıların ve mühendislerin ortak çabalarından doğan, düşük teknolojili ve sürdürülebilir bir soğutma çözümü var karşımızda.
Tasarımcı Simon Pavy ile küresel tasarım ajansı Entreautre arasındaki iş birliğiyle hayata geçen düşük teknolojili soğutucu, Anadolu dahil dünyanın pek çok bölgesinde uygulanan geleneksel yöntemlerden ilham alıyor. Özünde basit ama etkili bir ilke yatıyor: Suyla dolu gözenekli bir pişmiş toprak kap. Dış duvarlar için gözenekli yapı malzemeleri kullanma fikri, Orta Doğu’da ve Hindistan’ın sıcak bölgelerinde yaygın bir mimari uygulama. Yine Mısır halkının kapı ve pencerelerin üzerine ıslak kamış hasırları asarak buharlaşmalı bir soğutma yöntemi kullandığı biliniyor. Bu geleneksel çözümler, bu yenilikçi soğutma çözümünün ilham kaynağı. Geleneksel tasarımlarda kullanılan girift geometrik desenler, yalnızca dekoratif bir dokunuş sağlamakla kalmıyor aynı zamanda serinletici bir etki yaratmada da önemli bir rol oynuyordu. Sıcak hava dar açıklıklardan geçerken, yüksek basınçtan alçak basınç alanlarına kayması nedeniyle soğuyarak dönüşümüne uğruyordu.
Hedef alışılmış iklimlendirme sistemlerinin hakimiyetini kırıp yerine sürdürülebilir sistemler getirmek
Düşük teknolojili soğutucunun işlevselliğinin merkezinde, Su Buharlaştırıcı Evaporatör Etkisi (WEEE) olarak bilinen iyi tasarlanmış bir havalandırma sistemi bulunuyor. Hava akışının terakota kabın ıslak yüzeyiyle temas etmesiyle su, doğal bir buharlaşma sürecine giriyor; canlandırıcı bir soğuk hava akışı üretiyor.
Soğutma etkisini optimize etmek için yaratıcı ekip, akış halinde olan hava ile ıslak terakota yüzey arasındaki teması en üst düzeye çıkarmaya çalışmış. En son teknolojiyle bunu gerçekleştirmek istemişler. Karmaşık hacimleri test etmek ve farklı ebatlar üzerinde deney yapmak için benzersiz olanaklar sunan seramik 3B baskıya yönelmişler. Doğanın organik büyüme modellerini taklit eden bu süreç, soğutucunun performansını artırmanın yanı sıra ona estetik bir tasarım kazandırarak vizyonlarının bir manifestosu haline gelmiş.
Mükemmellik arayışında olan tasarımcı, Rhino 3D ile bağlantılı görsel bir 3D programlama dili olan Grasshopper yazılımını kullanmış. Yazılım, geleneksel CAD programlarıyla elde edilemeyecek olan karmaşık ve parametrik tasarımlar oluşturmada paha biçilmez bir araç olduğunu kanıtlamış.
Görsel: Behance, Entreautre