Londra Üniversitesi, İnteraktif Mimari Laboratuvarı (Interactive Architecture Lab); göçebe, kendi kendine giden ve kendi kendini yetiştiren Hortum machina, B adlı bir bahçe tasarladı.
Geniş bir jeodezik alanla kaplı modüler bahçenin içinde; bitkilerin çevreye verdiği tepkileri izleyen ve bahçe ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak için onu güneş ışığına doğru yürütebilen robotik bir alüminyum çekirdek bulunuyor.
İnteraktif Mimari Laboratuvarı direktörü Ruairi Glynn’in yönetiminde öğrenciler William Victor Camilleri ve Danilo Sampaio tarafından hayata geçirilen Hortum machina, B’nin ilham kaynağı, ünlü mimar Buckminster Fuller’ın Operating Manual for Spaceship Earth (uzay gemisi Dünya’nın kullanım kılavuzu) adlı kitabı ve mimarın jeodezik kubbeleri. Kitap, Dünya’yı uzayda gezinen bir gemiye benzetiyor ve kaynaklarının sınırlı olduğunu, tükendiğinde yerine konulamayacağını anlatıyor. Hortum machina, B isminin sonundaki “B” de Buckminster adının baş harfinden alınmış.
Mobil ekosistem, bahçenin çevreye verdiği fizyolojik yanıtları izlemek için bir elektrot ağı kullanıyor ve daha sonra bu verileri kullanarak kürenin harekete geçmesini sağlıyor. Örneğin, kürenin altındaki bitkiler doğrudan ışık alamıyorsa, tekli paneller, bu bitkiler yeterince aydınlanıncaya kadar kaymaya başlıyor. Bahçe gölge isterse veya hava kirliliği seviyeleri sağlıksız boyutlardaysa, robotik çekirdek de küreyi yeni bir yere taşıyabilir. Hortum machina, B’nin lansmanı Nisan 2016’da yapılırken İnteraktif Mimari Laboratuvarındaki araştırmacı ve tasarımcılar proje üzerinde çalışma yapmaya devam ediyor.
Tasarımcıları yürüyen bahçeyi şöyle açıklıyor: “İnsanın ihtiyaçlarına odaklanan akıllı bina ve akıllı şehir tartışmaları, sürücüsüz otomobiller, drone’lar ve yaşam alanlarımızla etkileşim haline geçen tüm diğer akıllı robotik cihazlarla birlikte Hortum machina, B; şehir manzarası içinde doğa, teknoloji ve insanlar arasındaki biyo-iş birliğine dayalı yeni etkileşim fırsatları üzerine bir spekülasyon. Her geçen gün daha fazla sayıda araştırma, bitkilerde de hayvanlardaki sinir sistemine benzer elektrokimyasal mekanizmaların olduğunu ortaya koyuyor. Bitki elektrofizyolojisini ağ oluşturup güçlendirerek, gelecekte kentleri nasıl daha iyi tasarlayacağımız ve yönetebileceğimiz konusunda doğaya söz hakkı vermek üzere bir başlangıç yaptığımıza inanıyoruz”.
Proje çok etkileyici ancak diğer yandan insan sormadan edemiyor: “Bitkiler hareket etmekten mutlu olur mu?”. Doğada sabit şekilde yerlerinde duruyorlar. Herhalde onların da bir bildiği olmalı. Ne dersiniz?
Görsel: Interactive Architecture