Geçtiğimiz yılın ortalarında uygulama marketlerinde yerini alan Yo isimli uygulama klavyede hiçbir kelime yazmadan iletişim kurmayı sağlayan bir model sundu. Yo üzerine arkadaşlarınızı ekleyerek onlara sadece “yo” diyerek selam verebiliyorsunuz. Daha fazlasını veya eksiği olmayan uygulama, akıllı telefonların bildirim ekranının gücünden ve bu formatın alanından faydalanıyor.
Uygulamanın geliştiricisi Or Arbel ve TechCrunch yazarı Josh Constine’in yer aldığı oturum Yo merkezinden yola çıkara minimalist uygulamaların ve arayüz tasarımlarının uygulama geliştiriciler ve tasarım trendleri üzerindeki etkisini tartıştı.
Kompleks uygulamalar ve arayüzleri kullanıcılar için bir süre sonra zorlayıcı ve kafa karıştırıcı bir duruma geliyor. Çünkü her şeyi yapan tek bir uygulama olması kullanıcıların zaman içinde uygulamanın özelliklerini unutmasına neden oluyor. Bu sürecin doğal olarak geliştiğinin altını çizen Constine, tek bir işlev üzerine odaklanan ve geliştirilen uygulamaların bu nedenle fark yaratabildiğini işaret ediyor.
Yo uygulama olarak bakıldığında kompleks olmayı bırakın, herhangi bir özelliği de yok. Arkadaşlara bildirim göndermek dışında uygulama içinde yapılabilen bir işlem de yok. Bu neden de arkadaşları dürtüp dikkatlerini çekme görevini üstlenmesini sağlıyor.
SXSW 2015’in en çok konuşulan girişimi Meerkat de bu minimalist ve işlev odaklı tasarımın güncel örnekleri arasında yer alıyor. Uygulamada herhangi bir menü, kontrol veya farklı bir bilgiyi veren ekran bulunmuyor. Sadece yayın yapmanızı ve yayına katılmanızı sağlıyor. Yani tamamen işleve dönük çalışma. Bu da kullanılabilirliğini arttıran bir unsur.
Kullanıcıların birlikte görüntülü iletişim kurmasını sağlayan Teleparty isimli uygulama da tasarım trendleri arasında yerini alıyor. Uygulamanın arayüzünde arkadaşlarla görüşme yapmak dışında hiçbir buton yer almıyor. Bu da arayüzün tasarımını önemli kılan bir değer haline geliyor.
Seyirciler arasından bir kişinin verdiği bir örnek de Push For Pizza girişimi. Sadece acıktığınızı dile getirip pizzayı seçiyorsunuz ve sonra siparişiniz geliyor. Bu kadar basit ve sade. Arkadaş eklemek yok, özel mesaj yok, canlı akış yok. Sadece ne istiyorsanız onu birkaç basamakta sipariş geline getirebiliyorsunuz.
İngilizce tasarım dilinde hamburger menü olarak dile oturan, uygulama içindeki “daha fazla” menüsünü açmayı sağlayan üç yatay çizgiili arayüz butonunun geleceği de bu trendler dahilinde uzun görünmüyor. Çünkü hamburgere koyulabilecek tek şey aslında ayarlar menüsü. Bunu da farklı noktaya konumlandırmak mümkün. Öte yandan kullanılmayan özellikleri oraya koymak da tasarımcıların handikapları arasında.
Tabii bu noktada akıllara Facebook gibi büyük markaların karmaşık uygulamaları gelebilir. Fakat Facebook’un uyguluma geçmişi incelendiğinde sadece profilleri görebiliyorduk ve detaylı işlem alanı bugünkü kadar geniş değildi. Kullanıcılar uygulamayı kullanırken zaman içinde yapılan değişimler, fonksiyonların öğrenilmesini ve kalıcılaşmasını sağladı.
Hamburger butonunu kullanmadan dev şirketler arasına giren bir örnek de girişimlere ilham verir nitelikte; Snapchat. Uygulamanın arayüzünde herhangi bir tarafa iliştirilmiş ayarlar menüsü bulunmuyor. Kamera açılıyor, sağa veya sola kaydırıyorsunuz. Sadece bu kadar.
Facebook’un Messenger olarak ikinci bir uygulama yayınlanmasının temelinde de bu içgüdü yer alıyor. İstenilen işlevi markete koyup diğer insanların da spesifik bir işlem için spesifik uygulama manşığını benzedi. Foursquare ve Swarm arasındaki bölünmenin temek gereklerinden birisi de bu. Özel bir işlev için özel bir uygulama.
Akıllara gelebilecek sorular arasında peki bu tasarımların yayınlaşması için kullanılan pilin ömrünün sınırsıza yakın bir tecrübe vaad ediyor. Ancak teknolji hepimizden daha hızı ilerliyor. Ve bu nedenle ayak uydurmalıyız.
Tek dokunuşla tüm aksiyonu tamamladığımız Yo, kullanıcılarından arayüz içerisinde kaybolup iyi içerikleri bulması için yardım etmiyor. İyi içerikleri kendi derliyor. Bu da bir medya olarak Yo’nun kullanıcılarına reklam verenlerin yanı sıra kendi içinde de bir kimlik belirlememizi istiyor. Teknoljiyi de bu şekilde değiştiren Yo, Apple Watch ile akıllı saatlerin dünyasına da giriş yapacak.
Yo’nun Store sistemini Apple Watch’a da uyarladığı modeli birçok konuda ders çıkarılabilecek değerde. Farklı uygulamalar kullanmadan sadece Yo üzerinden akıllı saate bildirimler geliyor ve rahatça kontrol edilebiliyor.
Sadece kullanıcıların beğendiği içerikleri onlar için seçen ve yayınlayan Yo, için bugün oldukça önemli bir gün. Sonuçta kompleks bir uygulama yapıp %80’inini kullanırken insan beyni olarak sadece düşünüyoruz ve yereli konuma geliyor.
Görsel; Bigumigu
Manşet Görseli; Twitter/Josh Constine