Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Yaşayanların Ağzından Kendi Duygularıyla: Türkiye’nin Çıplak Tarihi

Yaşayanların Ağzından Kendi Duygularıyla: Türkiye’nin Çıplak Tarihi

Okuyanus'tan Türkiye'nin son 69 yılına 69 yazarla ilgi çekici bir bakış.

Yakın tarihi okumak kolay bir iş değil. Ne yeterince efsaneleşmiş, ne de gündeme ait olmayışı, yakın tarihle ilgili konulara yaklaşımı kimi zaman zorlaştırıyor. Ben -örneğin- 1970’leri, o yıllarda geçen öykülerden okumayı seviyorum. Benim gibi ciddi tarih kitaplarının belgeselliği dışında, daha hayata dair kokular arayanlar için bulunmaz bir nimetin genişletilmiş baskısını yayınlandı: Türkiye’nin Çıplak Tarihi.

Cem Mumcu’nun yayın yönetmenliğini ve editörlüğünü de yaptığı bu nefis projede her yazar 1945’den bugüne kadar olan zamanda bir yılın kendi üzerinde bıraktıklarını kısa bir metinle aktarıyor. Kitabın en zekice düşünülmüş tarafıysa şu; seçilen yazarlar, anlatacakları yılda 30 yaşında ya da bu yaş civarında olan kişiler. Türkiye’nin en önemli yazarlarının yanında genç cevherlerinin de dahil olduğu bu kitabı okumak için sabırsızlanıyorum.

Yazarlar:

1940′lar Oktay Akbal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Erhan Bener, Arif Damar

1950′ler Hıfzı Topuz, Peride Celal, Semavi Eyice, Nezihe Meriç, Orhan Koloğlu, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner, Giovanni Scognamillo, Ahmet Necdet, Leylâ Erbil

1960′lar Ece Ayhan, Tahsin Yücel, Uğur Kökden, Hilmi Yavuz, Ferit Edgü, Doğan Hızlan, Önay Sözer, Fikret Demirağ, Ataol Behramoğlu, Pınar Kür

1970′ler İnci Aral, Erdal Öz, Süreyya Berfe, Ahmet İnam, Necati Tosuner, Hulki Aktunç, Selim İleri, Sina Akyol, Hüseyin Peker, Cemil Kavukçu

1980′ler Tuğrul Tanyol, Feridun Andaç, Yıldırım B. Doğan, Buket Uzuner, Haydar Ergülen, Turgay Fişekçi, Ahmet Soysal, Adnan Özer, Mario Levi, Nalan Barbarosoğlu

1990′lar İhsan Oktay Anar, Can Kozanoğlu, İbrahim Baştuğ, Özcan Karabulut, Cem Mumcu, Aslı Erdoğan, Hakan Senbir, Derya Erkenci, Levent Yılmaz, Elif Şafak

2000′ler Şebnem İşigüzel, Ece Temelkuran, Angutyus, Feryal Tilmaç, Berrin Karakaş, Pınar Öğünç, İdil Önemli, Hakan Bıçakçı, Aziz Kedi, Çağlayan Çevik

2010′lar Saro Dadyan, Çağla Özbek, Feyyaz Yiğit, Anıl Helvacı, Ebru Demetgül

Kitabın Cem Mumcu imzalı önsözünün de ilginç bir hikayesi var. Bu metin, Cem Mumcu’nun bir akşam Twitter’da serbest çağrışımla arka arkaya yazdığı cümlelerden (yeni adıyla tweetstorm, ya da tvit fırtınası) oluşuyor. Twitter’da paylaşılan bu düşünce seli, kitap için de kusursuz bir önsöz oluyor.

“Sanırım ben kendi içimde kuvvetleri ayırmıyorum. Yasamaya da, yürütmeye de, yargıya da güvenmiyorum.

Kendimi bildim bileli de güvenmedim.

Devlet her zaman zorunluluklarım olmasa asla ilişkiye girmek istemeyeceğim bir şey oldu bu ülkede.

Güya benim için olduğunu söyleyen ama beni her zaman kullanan, yaralayan, sindiren, ezen bir şey oldu devlet.

Asla yetişkin-yetişkin bir ilişki kurmayan; her zaman sevimsiz bir ebeveyn tarzında çocuğa parmak sallar gibi davranan bir şeydi devlet. Benim için değil, bana karşı ve bana rağmen bir şeydi her zaman devlet.

Polis, güvenmekten çok korktuğum bir şeydi. Bildiğim hiçbir suçum olmamasına rağmen.

Bana ödemesi gereken bir şey olduğunda, canı istediğinde ödeyen veya ödemeyen; benim ödemem gerekenleri cezasıyla alan bir şeydi devlet.

Devlet bir insan olsa sever miydiniz? Ben sevemedim.

Saygım ise hakeden birine gösterdiğim candan bir saygı olmaktan çok korkuyla ilintiliydi. Sindirilmiş, korkutulmuş, güvensiz birinden başka bir şey olma şansı tanımayan bencil, narsisist bir baba gibiydi hep. Ben bir birey veya vatandaş değildim. Hep olası bir sanıktım.

Hiçbirimizin kendi destanımızı yazmamıza izin yoktu. Yazılmış ve ezberletilmiş destanları tekrarlayabilirdik. Bir yetişkin
olmamız, kahraman olmamız demek suçlanmak demekti.

Yatak odamı bile gözetledi, aşklarıma bile müdahale etti. Sanatımı ezdi, bilimimi paraladı. Onunla konuşamaz, ona içimi açamaz, onunla dertleşemezdim. Mecburen sakladım. Bazen korkan bir çocuk gibi yalan söyledim.

İnançlarıma, inanmayışlarıma karıştı. Beni kendisi tarif etti. Dilime, dinime, ırkıma, tarihime müdahale etti. Önce terörize etti sonra terörist dedi. Camime, kiliseme, cemevime, dergahıma, Allah’ıma, Allahsızlığıma müdahale etti. Köyümün hatta çocuğumun ismine karıştı. Değiştirdi. Sürdü, kovdu. Bombaladı, gaz sıktı. Kolumu, bacağımı kopardı. Örtünsem ‘aç’ dedi, açarsam ‘ört’ dedi.

Bana tahammül ettiğiniz için teşekkür ederim.”