Ev ortamında yaşayan ve bir insana bağlanan köpekler çok güçlü bağ kurma yeteneğine sahipler. Özellikle birlikte yaşadıkları insanla aralarında gelişen bu organik bağ pek çok insanın kendi arasında geliştiremediği bir duygu. Ve aslında bakarsanız sokakta yaşayan çoğu köpeğin de özlemini hissettiği şey, aidiyet duygusu.
Macar yönetmen Kornél Mundruczó tarafından çekilen Fehér isten (White God, Beyaz Tanrı) bir süre babasının yanında yaşaması gereken bir kızı Lili ve en yakın dostu Hagen’i konu alıyor. Babası sadece kızına bakacağını düşünürken yanında bir de köpek Hagen’in olduğunu görünce davranışları olumsuz yönde değişiyor. Kızına ve köpeğine kötü davranan baba, Hagen’in safkan olmadığını öğrendiğinde çözümü sokağa atmakta buluyor.
Lili ile Hagen’in birbirine kavuşmasını konu alan film “ne badireler atlattık ama sonunda birbirimize kavuştuk” iyimserliğinden çok çok uzak bir dille anlatılıyor. Lili’nin arama çalışmaları sırasında Hagen birden fazla ev değiştiriyor ve hepsinde hatırlanmak istenmeyecek anılar elde ediyor. Kırılma noktası ise tıpkı günümüzde yaşandığı gibi terk edilişe yaşadıklarına karşı gelen köpeklerin barınaktan kaçmasıyla başlıyor.
İnsanların, hayvan egemenliği altında çaresizliğini abartıdan ve bilim kurgudan uzak bir dille anlatan film. Fehér isten, Sundance film festivaline seçilirken Cannes’da Prix Un Certain Regard yani, En İyi Film ödülünü kazandı. Türkiye’de ise ilk olarak filmekimi‘nde yayınlanandı. Şu anda ise Başka Sinema bünyesinde yayınlanlanmaya devam ediyor.
Olası bir insanlığın sonu kurgusunda beni en çok tatmin edecek sonuç; köpeklerin veya diğer hayvanların, abartılı yaratıklar olarak değil normal halleriyle, gerçekte yaşadıklarına karşılık tepki göstermesi.
Görsel; Magnolia Pictures