Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Telif Haklarının Tarihsel Süreci ile Dijital Dünya İkilemi

Telif Haklarının Tarihsel Süreci ile Dijital Dünya İkilemi

Üreticiler geleneksel dünyada fikri mülkleri üzerinde söz sahibiydi. Fakat dijital dünyada kopyalamak ve çoğaltmak hakkında pek çok farklı görüş bulunuyor.

Copy-me kopyalama alışkanlıkları, dijital dünyada kopyalama eylemi, telif hakları ve Kopimizm hakkında yayın yaparak farklı bir algı yaratmaya çalışan bir oluşum. Yayınladıkları internet video serisinin üçüncü bölümü erken dönem telif hakları oluşumu ve telif hakları yasasını tarihçesi hakkında.

Videoyu ve telif haklarının geçmişini bir nefeste ana hatlarıyla özetlemek gerekirse; matbaanın icadıyla yazarlar kendi ürettikleri kopyalara kıyasla daha fazla kitap basılıyordu. Ve yazarlar bu sayıyı kontrol edemiyordu. Matbaanın bilgiyi hızlı yayma yeteneği kilise ve yöneticiler tarafından hoş karşılanmadı. Bilginin hareketini kontrol, denetim ve düzenleme içgüdüleriyle hareket eden kilise, matbaayı kullananalara ölüm cezası bile uygulamaya başladı. 1557’de İngiltere Kraliçesi I. Mary bu duruma farklı bir çözüm üreterek bir belirli bir gruba kitapları yayınlama ve onaylama yetkisi verdi. Bu monopol insanlara kitap veriyordu ve onları kontrollü bir tatmin sağlıyordu. Bir yandan da Kraliçe ile anlaşarak para kazanıyorlardı. Kitapların polisi gibi yetkilenen bu lonca 1700’lerde hükümetin ılımlı politikasıyla pasif konuma geriledi. Gelir modelleri eskiyen bu gruplar, denetim yetkisini talep etse de sonuç değişmedi.

Yazarlar ise yayıncılar ve distrübütör arasında sıkışmıştı. Yazarların kendi imzaları bulunmasa dahi kitapları yayınlanabiliyordu. Bu ikilemden, hafifleyen telif kanunları ile birlikte farklı çözüm bularak çıktılar. Yayınların hakları yazarlara ait olabilirdi. Herkes kendi hakkını koruyabilirdi. Böylece kitaplarının kopyalanması veya çoğaltılması sorun haline gelmedi. Çünkü yazarlar kendi yayınlarına sahipti. Kendi yazdıklarını ispatlayabilen özgürlükleri bulunuyordu. Ve son olarak 10 Nisan 1710’da İngiltere’de ilk modern telif hakları yasası yayınlandı.

Geleneksel yöntemlerde bilginin korunması ve üreticiye elle tutabileceği bir dönüşünün olması önemliydi. Yazarlar hikayelerini anlatarak, müzisyenler kasaba kasaba gezerek, heykeltraşlar ise zengin insanların desteği ile yapıtlarını ortaya çıkarıp geçimlerini sağlıyorlardı. Bu durum günümüzde de pek değişmemiş olsa da dijital dünyada her bir bilgisayar, onlarca yüzlerce matbaanın sahip olduğu güce sahip. Günümüzde orijinal içerik üretimi sadece kitap, müzik ve heykel ile sınırlı olmadığı için 300 yıl önce geliştirilmiş telif kavramının demode bir kavram olduğunu belirtiyor Copy-me. Twitter’da yaptığınız bir kelime oyunu veya bir kolaj üzerinde de geleneksel algı ile söz hakkınız olması gerekiyor. Çünkü aynı üretim sürecinden geçiyor.

Copyright, yani telif hakkı lisansının yanında Creative Commons isminde üretken paylaşımları korumaya yönelik farklı bir lisans da bulunuyor. Bu lisans ile belgelenmiş ürün herkes tarafından istenildiği gibi kullanılabiliyor. Herhangi bir ücret ödemenize talep edilmiyor. Fakat uyması gereken kural olarak üretici kişiye, kullanılan üründen ötürü referans verilmesi ve açıklama kısmında ondan bahsedilmesi.

Kopyala + yapıştır işlemi bilgisayar üzerinde yapılan birkaç saniyelik bir iş. Bu işlem her bilgisayar kullanıcısı tarafından her gün sayısız kez kullanılıyor. Link, metin kopyalıyoruz. Fotoğraf kaydediyoruz ve arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. Bunların hepsi orijinal içeriği, içerik üreticisinden habersiz olarak çoğaltmak olarak algılanabilir. İki algı arasında üretilmesi gereken modern ve yenilenmiş bir telif anlayışı bulunması gerekiyor.

Kendilerini Kopimizm Misyoner Kilisesi olarak adlandıran bir grup ise kopyala yapıştır işleminin, bilgi ve dosya paylaşımının günümüzün en büyük değeri olduğunu savunuyor. İsveç hükümeti tarafından bir din olarak kabul edilen görüş ironik olarak matbaa döneminde yasaları koyma ve yasaklama gücü olan kiliseye dayandırıyor. Kopyalamamayı ve paylaşmamayı yasaklayıp ironik bir kavram olarak hayatımızda var oluyor.

Dijital dünya, üretici bireylere telif hakları dışında da gelir sağlama modelleri sunuyor. Kickstarter, Indiegogo gibi kitle fonlaması siteleri sayesinde film, müzik, teknoloji, oyun ve basılı yayın üretmek mümkün oluyor. Hem üretimi yapmak için hem de sonrasında devamlılık sağlamak için Orta Çağ zenginleri değil küçük ölçeklerin büyük destekleri dijital dünyada yaratıcılığı destekliyor.

Telif haklarının müzik konusunda ise çok fakrlı fikirler bulunuyor. Farklı büyüklüklerle pek çok müzisyen eserlerini ücretsiz yayınlamayı tercih ediyor. Thom Yorke, Moby, U2, Amanda Palmer gibi küresel üne sahip insanların yanı sıra Griz, Gramatik, Little People, Death Grisp, Beats Antique gibi belirli kitleler tarafından sevilen isimler diskografilerinin tamamını veya bir kısmını ücretsiz olarak internet üzerinden yayınlıyor. Karşılığında ise herhangi bir ücret talep etmiyor. Griz ve Gramatik’in ortak projeleri olan Grizmatik ile yayınladıkları “Digital Liberation is Mad Freedom” parçaları bu dünya hakkındaki görüşlerini ortaya koyuyor.

Kopyalama eyleminin sözlük karşılığında, bir şeyi birinden rızası veya izni bulunmadan alma eylemi yazmamasına ve kopyalama işlemi sonucunda sonsuz veri ve havuzu içinden eksilen bir değer olmamasına rağmen geleneksel algı ile dijital dünya arasında bir çatışma doğuyor. Bu çatışmayı ise zihinlerimizde oluşturacağımız yenilenmiş modern algı ile çözümleyebiliriz.

Görsel; Copy-me