Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
“Kuraklık Odası”nda Geleceğin Tarımı Test Ediliyor

“Kuraklık Odası”nda Geleceğin Tarımı Test Ediliyor

İngiltere’de bilim insanları ve çiftçiler, iklim krizine karşı Essex Üniversitesi’ndeki “kuraklık odasında” geleceğin tarımını test ediyor.

Essex Üniversitesi’nde 3 milyon sterlinlik bir yatırımla kurulan “kuraklık odası”, farklı bitki türlerinin iklim değişikliğine nasıl tepki verdiğini test etmek amacıyla tasarlanmış. Esas adı Smart Technology Experimental Plant Suite (STEPS / Akıllı Teknoloji Deneysel Bitki Tesisi ) olan araştırma merkezinin yapımı, 2024 yılında tamamlanmış ve yine bu tarihte faaliyete başlamış. Buradaki botanikçiler, atmosferin ısınmasıyla birlikte ülkeyi ve dünyayı besleyecek yeni çözümler, yeni teknikler ve yeni ürünler geliştirmeye çalışan bilim insanlarından ve çiftçilerden oluşan küresel bir hareketin parçası.

İngiltere’de aşırı sıcak geçen ilkbaharın ardından yaşanan aşırı sıcak yazın etkileri, ülkenin son 40 yıldaki en düşük hasat sezonlarından birine yol açtı. Tarım ve Bahçecilik Geliştirme Kurulu’nun (AHDB) yayımladığı verilere göre, İngiliz çiftçileri ciddi verim kayıplarıyla karşı karşıya.

Essex Üniversitesi Bitki Verimliliği Grubu Direktörü Amanda Cavanagh “Bu yaz yaşanan koşullar, İngiltere’deki ürün üretimi üzerinde büyük stres yarattı ve bunun devam edeceğini biliyoruz. Bu tesis, daha gelmeden önce gelecekte karşılaşacağımız koşulları test etmemizi sağlıyor.” diyor.

Geleceğin iklimleri bugünden simüle ediliyor

Akıllı Teknoloji Deneysel Bitki Tesisi (STEPS) içindeki her oda, farklı bir iklim koşulunu simüle etmek üzere donatılmış. Günün saatine göre ışık, sıcaklık ve nem düzeyleri değiştirilebiliyor. Örneğin Lincolnshire, Cambridgeshire ya da Bangladeş’teki 2025 veya 2075 yılına ait koşullar burada birebir canlandırılabiliyor.

Bitkilerin su alımı, fotosentez oranı, yaprak büyüklüğü, renk pigmentasyonu ve verimi sürekli olarak izleniyor. Araştırma ekibi, ayrıca kuraklığa ve sıcağa en dayanıklı ürün çeşitlerini belirlemek için denemeler yapıyor. Genetiği değiştirilmiş bitkiler de daha dirençli özellikler açısından test ediliyor.

Çiftçiler zorlu koşullara alternatif arıyor

Northamptonshire’da 800 hektar buğday, arpa, bezelye ve yulaf eken Andrew Pitts (60) ve kardeşi William (63), yeni yöntemlere olan ihtiyacı dile getirmiş. “Gerçekten çok zorlu bir yıl geçirdik. Mart ayından bu yana doğru düzgün yağmur almadık. Normalde hektar başına 10-12 ton buğday alırdık, bu yıl sadece 6-7 ton alabildik.” diyor Pitts.

Pitts kardeşler, tarlayı sürmek yerine doğrudan toprağa ekim yaparak rejeneratif tarım yöntemlerini deniyor. Ayrıca tarlalarda her zaman bir ürün bulunduruyorlar — toprağı besleyen “yeşil gübre” bitkileri dahil. “Topraktaki organik madde oranında yüzde 1’lik bir artış, hektar başına 330.000 litre su tutuyor,” diyor Pitts. “Bu gerçekten inanılmaz. Bu su toprağı beslerken, derelere akıp kasabaları sonbaharda taşırmıyor. Üstelik bu su, hektar başına yarım ila bir tonluk ek ürün anlamına geliyor.”

Essex Üniversitesi’nde durum buğdayının incelendiği bölüm – Fotoğraf: Joshua Bratt

Bazı ürünlerin yetişmesi artık çok daha zor olacak

Ocak ayında yayımlanan İngiltere Ekoloji ve Hidroloji Merkezi raporuna göre, iklimin ısınmasıyla birlikte geleneksel ürünler (örneğin buğday) daha zor yetiştirilecek. Yerlerini ise portakal, bamya ve soya fasulyesi gibi alternatif ürünler alabilir.

Nitekim bazı üreticiler şimdiden bu fırsatları değerlendiriyor. Norfolk merkezli Hodmedod’s isimli firma, 2019’da İngiltere’nin ticari ölçekte ilk başarılı nohut hasadını yapmış. İngiliz şarabı sadece güneyin ılıman bölgelerinde değil, Yorkshire’da 16, İskoçya’da en az 1 bağ ile kuzeye doğru da yayılıyor.

Ancak Enerji ve İklim Zekâsı Birimi’nden tarım analisti Tom Lancaster’a göre, yeni ürünler yetiştirmekten ziyade mevcut teknikleri uyarlamak daha gerçekçi bir çözüm. “Bazı bölgelerde yeni ürünler için fırsatlar olabilir, ama örneğin buğday üretimi için gereken tüm altyapıyı Cambridgeshire’dan Cumbria’ya taşıyamazsınız. Toprak veya arazi uygun olsa bile bu mümkün değil” diyor Lancaster.

Gıda krizi kapıda

Lancaster’a göre, iklim değişikliğinin İngiliz tarımı üzerindeki etkileri artık çiftçilerin başa çıkamayacağı düzeye geldi. “Bu durum, kırsal ekonomimiz, toplumlarımız ve gıda üretimimiz üzerinde ciddi sonuçlar doğuruyor. Çiftçilerin ve gıda sistemimizin bu etkilere karşı dayanıklılığını artırmak artık bir gıda güvenliği zorunluluğudur.”

Essex Üniversitesi’nde Cavanagh, okra gibi tropikal ürünlerin yetişmesi için gereken iklimin insanlar için pek de yaşanabilir olmadığını vurguluyor. 28°C sıcaklık ve yüksek nemle ayarlanmış boğucu bir odada, meslektaşı Pallavi Singh en az su isteyen pirinç türlerini araştırıyor.

Başka bir odada ise dikey “aeroponik” sistemlerde soğanın toprağa gerek duymadan yetiştirildiği deneyler yapılıyor. Bitki kökleri, besin açısından zengin bir su buharıyla besleniyor. Bu yöntem, iklim değişikliğiyle kuzeye yayılan toprak kaynaklı virüslerden korunmayı sağlıyor. Farklı kırmızı ve mavi ışık kombinasyonlarıyla sebzelerin aromaları test ediliyor.

Cavanagh son olarak şu sözleriyle durumun ciddiyetine dikkat çekiyor: “Artan nüfusu beslemek için daha fazla gıda üretmek zorundayız. Bunu yaparken hem doğal alanlara zarar vermemeliyiz, hem de işimizi hiç kolaylaştırmayacak bir iklimde bunu yapmaluyız. Bu sorunla başa çıkmak için araçlarımız yoksa, yandık demektir.”

Görsel: Unsplash, Joshua Bratt


Bigumigu Yazarı
| GENEL