Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Keskin Farklarıyla Loving Vincent’ın Yeni Tanıtım Filmi

Keskin Farklarıyla Loving Vincent’ın Yeni Tanıtım Filmi

Vincent Van Gogh'un yaşamını anlatan animasyon filmi "Loving Vincent" için diyaloglar içeren, film hakkında daha net fikir veren yeni bir tanıtım filmi yayınlandı.

2012 yılından bu yana yapımı devam eden Loving Vincent için filmin son hali hakkında daha net fikir veren, genişletilmiş bir tanıtım filmi yayınlandı. 50 saniye süren filmdeki animasyonlar için 62,450 adet yağlı boya tablo yapılmış. Önceki fragmanla bir karşılaştırma yapalım. Öncekinden farklı olarak bu filmde diyaloglara yer verilmiş. Başka bir deyişle tablolardaki karakterler konuşuyor. Ayrıca önceki tanıtım filmi herhangi bir senaryo akışından yoksundu, bu filmin kısa parçalarını içeriyordu ve sadece ardı ardına hareketli Van Gogh tabloları arasında geçiş yapıyordu.

Film öncelikle gerçek dünyada gerçek oyuncularla çekilmiş ve her bir sahne yağlı boya tablo ile kare kare yeniden yaratılmış. 94 adet Van Gogh tablosuna yer veren filmin animasyonu için kullanılan 62,450 yağlı boya tablo (film karesi), 115 profesyonel yağlı boya ressamı tarafından resimlenmiş.

Aslında filmle ilgili söylenecek çok söz var. Yapımına dair istatistiksel detaylar, yıllardır sarf edilen emek, sergilenen işçilik belki çoğumuza “Vay be!” dedirtiyor. Ancak Van Gogh’u çok seven, sanatına ve yaşam öyküsüne dair detayları sıkı takip eden bir başka kitle tarafından da soru işaretleriyle ve rahatsızlıkla karşılanabiliyor. Açıkçası bu filmden ben de bir parça rahatsızlık duyduğumu itiraf etmeliyim. Gerçek bir Van Gogh tutkunuysanız, Vincent Van Gogh’un kardeşine yazdığı mektupları okuduysanız – Türkiye’de “Theo’ya Mektuplar” adıyla yayınlandı – ve onun tablolarının hikayelerine de az buçuk hakimseniz muhtemelen siz de rahatsızlık duymuş olabilirsiniz. Bir Van Gogh tablosunu sanat tarihi kitaplarında gördüğünüzde bile sizi içine çeker. Her birini hissedebilmek için farkında olmadan odaklanırsınız. O samimiyet, o canlılık, o renkli yalnızlık eşsizdir. Filmdeki animasyonların ise taklit ve türetilmiş tablolarla hazırlanmış olması Van Gogh tablolarının etkisini biraz basite indirgiyor. Ne kadar başarılı kopyalar olursa olsun, sırf kopya olduklarını bilmek bile heyecan duymamı engelliyor. Belki de özgün tarzda bir animasyon olsaydı, Van Gogh biçimi taklit edilmeseydi daha iyi olurdu. Karakterlerin ağzından çıkan hayal ürünü diyaloglar toplamda “Van Gogh’u o zamanlar hiç kimse anlamamış” gibi bir mesaj vermeye çalıştığı için kulağa abartılı geliyor. Verilen tüm emeğe rağmen bu filmde şimdiden yanlış giden bir şeyler olduğunu hissettiriyor. Aslında bu duygu genel anlamda Van Gogh furyasına kapılan bütün projelerde hissedilebilir. Çünkü hiçbiri Van Gogh’un ustalığını, hipnotize edici etkisini, samimiyetini ve yalnızlığını aktaramıyor. Çoğu onu geniş kitlelerin “çaba sarfetmeden” anlayabileceği basit bir hikayeye indirgiyor. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? “Iyi bir şey” diyenlere saygı duyuyorum. Bana göre ise zaten popüler olan Van Gogh’un herhangi bir şekilde popüler kültüre ya da geniş kitlelere tercüme edilme çabaları eğreti duruyor. Çünkü tercümede çok şey kaybolabiliyor.



Görsel: YouTube