“50 yıl sonra kıyafetlerimiz nasıl görünebilir?”. Bu sorudan yola çıkan University of Arts London araştırma görevlisi ve moda tasarımcısı Suzanne Lee, 2012 yılında moda literatürüne Biocouture ifadesini kazandırdı. Canlı bakterilerin giysi üretiminde kullanıldığı biocouture, kısa sürede sürdürülebilirliği ile öne çıkan bir akım haline geldi. Geleneksel malzemelerin ve atık giysilerin yarattığı olumsuz çevresel etkiyi azaltmayı hedefleyen biocouture tasarımlarda bir kıyafet üretmek için gereken malzeme, bitkiler veya petrokimyasal hammaddeler yerine yaşayan organizmalar, bakteriler aracılığıyla elde ediliyor. Daha doğrusu yetiştiriliyor.
Tasarımcı Olivia Rubens, geçtiğimiz Nisan ayında satışa sunduğu Photosynthesize koleksiyonundaki giyilebilir bitkilerle ileri dönüşümün bir parçası biocouture akımının son örneklerinden birini sunuyor. Vintage klasik tığ işi masa örtüleri ve örgü materyallerinden yaşayan kıyafetler tasarlayan Rubens, hammadde olarak canlı organizamaları tercih etti. Pamuk, keten, bambu gibi bitki bazlı türevlerin aksine bu giysilerin hayatta kalabilmesi için aktif olarak oksijen solumaya, güneş ışığına ve neme ihtiyaçları var.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Rubens, koleksiyonunu oluştururken tasarım mağazası Machine-A ve biyoteknoloji girişimi Post Carbon Lab ile işbirliği yaptı. Nisan ayında satışa sunulan Rubens’in Photosynthesize koleksiyonundaki giyilebilir bitkilerin her biri yaklaşık 300 dolara satıldı. Halihazırda satışa sunulduğunda hızla tükenen sınırlı sayıdaki ürünlere bakarsak, biocouture akımının artık lüks modada da kendine yer edinmeye başladığını örneklerle söylemek mümkün.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Deri ve kürk gibi malzemelere bitki bazlı alternatifler ve bunlar gibi sürdürülemez hammaddelerin yerine muadillerini arayan lüks moda için biocouture giderek daha fazla tercih edilen bir yatırım haline geliyor. Louis Vuitton, plastik içermeyen laboratuarda yetiştirilen kürk üretmek için erken aşamada bir proje duyururken; Fransız lüks perakende markası Kering, mantar derisi gibi alternatif malzemeleri test ediyor.
Lüks moda devlerinin sürdürülebilirlik arayışları boşuna değil. Zira dünyada her yıl 92 milyon ton, Türkiye’de ise 1 milyon 155 bin ton tekstil atığı oluştuğu tahmin ediliyor. Tekstil, dünyada fosil yakıtlardan sonra çevresel kirlilik nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Tekstil markalarının bu alandaki projelerine Bigumigu arşivinden, laboratuar ortamında bakteriyel selüloz elde etmeyi başaran Suzanne Lee’nin yaşayan giysiler elde etmenin yolunu anlattığı Ted Talks konuşmasına ise aşağıdaki videodan erişebilirsiniz.
Görsel: Olivia Rubens, Instagram, Youtube