Growing Album, görsel hafızayı fiziksel olarak büyüyebilecek bir forma dönüştürüyor. Albümdeki her sayfa, sanatçının kendi elleriyle yaptığı ve içine tohumlar yerleştirdiği özel kağıtlardan oluşuyor. Bu tohumlar, sayfalardaki fotoğraflarda görülen bitkilerle birebir örtüşüyor. Örneğin, bir fotoğrafın arka planında domates yer alıyorsa bu, o sayfadaki kağıt liflerine domates tohumları gömülü olduğu anlamına geliyor.

Sanatçı, ailesinin fotoğraf arşivini ve eski haritaları kullanıyor

Polonyalı sanatçı, kişisel geçmişine dayandırdığı projede memleketi Lubań’ın eski haritalarından, büyükannesinin yıllar boyunca sakladığı gazete kupürlerinden kağıt elde ediliyor. Tohumları, kağıt hamuru henüz nemliyken ekliyor ve transfer baskı yöntemiyle fotoğraflar bu yüzeye işleniyor. Bu teknik sayesinde, hem tohumlar sağlam kalıyor hem de görseller hafif soluk ve resimsel bir görünüme sahip oluyor. Sanatçıya göre bu solgunluk, zamanla silikleşen anıların görsel bir yansıması.

Kağıt, toprağa gömüldüğünde biyolojik olarak parçalanıyor ve içindeki tohumlar birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişen sürede filizlenmeye başlıyor. Kağıdın çürüme süreci, aynı zamanda tohumlar için doğal bir besin kaynağı da sağlıyor.

Hatıralara dokunabilmek

Bialoszewska’nın Growing Album projesi, yalnızca sanatsal bir deney değil; aynı zamanda göç, kimlik ve köklerle ilgili duygusal bir keşif. Sanatçı, başka ülkelere taşınan insanların zamanla kendi kültürel köklerinden uzaklaştığını, bu albümün ise fiziksel bir bağ kurarak bu köklerle yeniden temas kurmaya yardımcı olabileceğini söylüyor. Albüm sayesinde kullanıcılar, sadece memleketlerine ait imgeleri görmekle kalmıyor; aynı zamanda o topraklardan gelen bitkileri kendi bulundukları yerlerde büyütebiliyorlar.

Her sayfa ayrı bir hikâye

Albümün her bir sayfası, bir görsel ile o görsele ait bitki tohumlarını bir araya getirerek hem bir anlatı sunuyor hem de yeni bir yaşam alanı oluşturuyor. Bitkilerin büyüme başarısı, yerel iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak değişse de proje, göçmenler için “ev” kavramını yeniden tanımlamanın yaratıcı ve dokunaklı bir yolunu sunuyor.

Bialonszewska, fotoğrafçılıkla ilk kez ailesi 12 yaşındayken Polonya’nın Lubań kentinden Almanya’nın Münih şehrine taşındığında tanışmış. Dil bilmemek, yeni bir çevreye alışmaya çalışmak ve güvende hissedeceği bir alan yaratmak onun için zor olmuş. Ancak bu zorlu süreçte keşfettiği fotoğraf, onun yeni ülkesine uyum sağlama biçimi haline geldi. İlk gençlik yıllarında insanları belgeleyerek başlayan bu ilgi, Münih’teki fotoğrafçılık eğitimiyle portre ve mekan odaklı bir sanat pratiğine evrilmiş.

Hafızayla ve köklerle yeşeren bir eser

Sanat yaşamı boyunca kimlik, kökler, aidiyet ve hafıza temalarına odaklanan Bialonszewska, hem kişisel hem de bağımsız projelerinde soyut anıları somutlaştırmaya çalışıyor. “Fotoğraf benim için sadece sanatsal bir ifade değil, aynı zamanda ait olma halini sorgulamanın ve görselleştirmenin bir yolu,” diyen sanatçı, çalışmalarında kişisel yansıma ile belgelemeye dair bir denge kurmaya çalışıyor.

Sanatçı, anlam yüklü kişisel fotoğrafları bir araya getirerek geleneksel aile albümünü yeniden hayal ediyor  ama bu kez toprağa dikilebilen bir albüm olarak. Albümün her sayfasında, o anıya eşlik eden ve hafızayla ilişkili tohumlar yer alıyor.

Bu özel kitap, sadece fotoğraflarla değil, hafıza ve köklerle de yeşeren bir sanat eseri niteliğinde.

Görsel: Ewelina Bialoszewska