2014 yılından beri Cannes Lions’da düzenlenen, sektördeki cinsiyet eşitsizliğini gündeme getirme amaçlı See It be It programının bu seneki başvuruları 16 Mart’a kadardı. See It Be It, özellikle üst düzey pozisyonlardaki cinsiyet eşitsizliği konusunda sektörü harekete geçirmeyi amaçlayan bir program. Yaratıcı pozisyonlardaki geleceğin kadın yöneticilerini tanımlıyor, onlara hızlandırıcı bir program sunuyor. Bizim de haberine yer verdiğimiz bu program Spotify iş birliğiyle gerçekleştiriliyor ve 20 kadına kariyerlerini geliştirme fırsatı sunuyor. Rafineri yazarı Deniz Dülgeroğlu da bu sene programa kabul edilen kadın yaratıcılardan biri.
Deniz Dülgeroğlu diş hekimliğine giden bir rotası varken direksiyonunu kıran bir kadın. Ona dur ya da durma diyenlerden güç alan, hayallerini kovalayan biri. Kendisi bu sene 19 yaratıcı kadınla birlikte program çerçevesinde içten dışa liderlik yeteneklerini geliştirip özgüven ve tutkuları üzerindeki doğrudan yansımalarını görecek.
Biz de bunu fırsat bilip kendisine bazı sorular yönelttik ve bu heyecanını paylaştık. Kendisinin sorularımıza verdiği keyifli yanıtları aşağıda okuyabilirsiniz.
“Diğer kadınlara destek vermesi için başlatılan bir girişime bir kadının desteğiyle girmem her şeyi özetliyor bence”
I'll have to invent a new word to describe my feelings because "proud" or "happy" do not suffice. I'm going to have trouble falling asleep till I meet these amazing women. https://t.co/Cbf6Jnb1Zy
— Deniz Dülgeroğlu (@devenincucesi) May 14, 2018
See It Be It projesinden nasıl haberin oldu? Başvuru kararını nasıl verdin?
D.D: Bana benden çok inanan canım arkadaşım Gizem Arlı, Whatsapp’tan bir link attı “Deniz buna başvur” diye. Linki atmakla kalmayıp formu doldurmam için mütemadiyen hatırlatma ve hatta baskı yaparak katılmamı sağladı. Yaratıcı sektörde kadınların diğer kadınlara destek vermesi için başlatılan bir girişime, bir kadının desteğiyle girmem her şeyi özetliyor bence.
Başvurucu süreci nasıl işledi? Nasıl aşamalardan geçtin?
Başvuru sürecinin ilk aşaması bir formdu. Ajansta mesaiye kaldığım bir gece herkes evine gidince formun başına oturdum. Bir terapiste kendimi anlatır gibi 26 yaşında çene cerrahlığını bırakıp reklamcı olmaya karar verme hikayemden sektördeki tecrübelerime, iş aralarında yazmaya devam ettiğim otobiyografimden bir kadın olarak uğradığım haksızlıklara kadar her şeyi Sezar’ın hakkını Sezar’a vere vere anlattım. O kadar uzun yazmışım ki “Bunu kimse okumaz ama hadi bakalım” diyerek yolladım. Sonra başvurduğumu tamamen unuttum. Bir gece dışarıda eğlenirken bir e-posta geldi, baktım “Shortlist’e kaldınız, sıra telefon mülakatında” diyor. Mülakattan önce stresten iki kalıp çikolata yedim, tam telefon geldiğinde muhteşem bir şeker kafası yaşıyordum. Karşı taraf “Anlat kendini” deyince kendimi kaybetmişim. Diş hekimliğinde okurken annem okula gitmediğimi anlamasın diye iki sene odamdaki gömme dolabın içinde saklanmamı, “Senaryoyu kadın anlatınca o kadar komik olmuyor ya” deyip yazdığım senaryoları erkeklere anlattıran ajansları, inandığı fikrini sonuna kadar savunan erkekleri özgüvenli bulurken kadını “ısrarcı” olarak tanımlayan ayrımcı zihniyeti, Türkiye’de yanlış giden işleri ve bunları düzeltme isteğimi ancak sakalım olmadığım için genelde dinlenmeyişimi, yani formda anlatamadığım ne varsa hepsini de telefonda anlattım. Telefon görüşmesinden iki hafta sonra “Congratulations!” diye başlayan e-postayı aldığımda anladım ki ekibe bir deli arıyorlarmış.
“Anlat Kendini”den See It Be It’e
Bu seneki temanın liderlik olması senin başvurunu herhangi bir şekilde etkiledi mi?
D.D: Tema “Avustralya’daki Minik Kulaklı Koalalar” da olsaydı, programın asıl amacı potansiyel kadın liderlerin kariyerlerine destek vermek olduğu için her türlü başvurmak isterdim.
Türkiye’de yaratıcı sektördeki cinsiyet eşitliği konusu hakkında ne düşünüyorsun?
D.D: Bu kadar konuştuktan sonra “Türkiye’de yaratıcı sektörde kadınlarla erkeklerin eşit olduğunu düşünüyorum” desem çok komik olmaz mıydı? Ahahaha 🙂
Etkinlik sonunda hangi konularda daha fazla güçlenmiş olacağını düşünüyorsun?
D.D: Bazen içimden çok uzun bir uçurumun üzerinden atlayıp karşı tarafa geçmek geliyor. Meslek değiştirmem de böyle bir karardı. Böyle zamanlarda karar almadan önce her şeyi çok sorguluyorum. Alacağım danışmanlığın kendime inancımı artıracağını ve bu sorgulamaların süresini kısaltacağını düşünüyorum.
Senden başka kimler katılıyor?
D.D: Benim dışımda dünyanın farklı ülkelerinden 19 kadın daha katılıyor. Listenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Peki Türkiye’de yaratıcı sektörde çalışan kadınlara söylemek istediğin bir şey var mı?
D.D: Harvard Business School’da yapılan bir çalışma var. İki grup öğrenciden Silikon Vadisi’nde çalışan, dışa dönük kişiliği ve ilişki kurma becerileri sayesinde kariyerinde hızla başarıya ulaşmış bir finansçının hikayesini okuyup değerlendirmeleri isteniyor. İki grup öğrencinin de okuduğu hikaye tıpatıp aynı. Ancak bir grupta kahramanın ismi Heidi, yani bir kadın; diğer grupta ise Howard, yani bir erkek. Heidi ve Howard her iki gruptan tarafından da eşit derecede başarılı bulunurken, sevilmeye gelince iş değişiyor. Herkes Howard’la birlikte çalışmayı isterken Heidi bencil ve güvenilmez olarak tanımlanıyor ve çoğu öğrenci iş yerinde böyle biriyle çalışmak istemeyeceğini söylüyor. Kadından hep şefkatli, fedakar, karşılıksız veren bir “anne” rolünü oynamasını bekliyoruz. Dolayısıyla iş dünyasında başarılı olmaya başladığında onu bencil ve itici buluyoruz. Howard’larla Heidi’lerin eşit olmasını istiyorsanız Heidi’leri sevmeye alışın ve işe kendinizden başlayın.
Görsel: Deniz Dülgeroğlu, YouTube