Sanat bazılarının ruhsal ihtiyacını tatmin edebilecek tek unsur. Hatta bazılarının yerine birçok sanatçının da diyebilirim. sanat iflah olmaz bir aşk ya da bastırılamaz bir açık gibi hissettirebilir kendini bazen. Ya da yıllardır görüşmediğiniz bir arkadaşınıza sarıldığınız özlemle ve hislerle sarılabilirsiniz sanata. Sonuçta herkesin sanatı kendine, herkesin sanatla ilişkisi de o yüzden kendi şeklince. Soyut resmin öncüsü büyük ressam Wassily Kandinsky de sanat karşısında büyülenen ve sanatla ruhunu bütünleştiren sanatçılardan.
Renk ve Şekillerin Dansı
Tam adı Wassily Wassilyevich Kandinsky olan ressamın kökeni Rusya ama kendisi sanat yapacak diye oradan oraya savrulan biri. Hukuk Fakültesinde parlak bir öğrenciyken, sanat hayatında baskın gelince bunun üzerine yoğunlaşmak için okulu bırakır. 1896 yılında Dorpat Üniversitesi’nin kendisine yaptığı profesörlük çağrısını reddeder ve resim tutkusunu bavulunda fırçalarının yanına atıp 30 yaşındayken Münih’e gider. Ayrıca 1896 yılında, Kandinsky onu etkileyen üç önemli olay yaşar. Bunlardan ilki, sanatçının empresyonist Monet’in Haystack (Saman Yığını) serisi tablolarıyla karşı karşıya gelince yaşadığı etkilenme. Resimdeki objesizlik, onu büyüler ve kafasında “her resimde mutlaka bir nesne bulunmak zorunda mıdır” gibi bir soru yaratır. İkincisiyse Wagner’in “Logenhrin” temsilini izlemesidir. Sanatçı, Wagner’in renk ve sesi sentezlemesini görsel sanatlara denemek ister. Sonuncusuysa atomun parçalara ayrılmasıdır. Evet, bu keşif sanatçının kafasında gerçeğin mutlak somutluğunu yıkmıştır. Zaten bu yıkımla birlikte soyut resim var olmaya başlar Kandinsky’nin tuvallerinde.
1900’lerin başında Art Nouveau’yle dolu olan Münih’te Kandinsky, önce Azbe’nin okuluna yazılır, sonrasında da Franz Von Stuck’un denetimi altında çalışmalarını sürdürür. Sanatçı 1909’dan itibaren parlak yıllarını yaşamaya başlar. Bu yıllarda Kandinsky soyut resmin basamaklarını tırmanır ve kedini üç döneme ayırır: Doğaçlamalar, İzlenimler ve Kompozisyonlar. Sanatçı insan ruhunun doğa ve biçimle tıkandığını düşünür ve bu ögeleri resimlerinde kullanmaz. Resimleri renk ve şekil fışkırır çünkü bu şekilde insanin yaşamı içerisindeki mükemmel özgürlüğüne ulaşabileceğini inanır. Sanatçı tüm resim hayatı boyunca evrensel bir ruhu tanımlamak arzusuyla çizer.
Kandinsky modern ve soyut resmin öncülerinden olmasının yanı sıra bir sanat teorisyeni ve Bauhaus eğitmenlerinden. 1922’de Bauhaus’ta ders vermeye başlayan sanatçı, savaş nedeniyle Bauhaus’un kapanması üzerine 1933’de Fransa’ya göç eder. Geri kalan yaşamını ve üretimini 13 Aralık 1944 günü hayatını kaybedene kadar Paris’te geçirir.
Modern resmi yukarılara çıkartan sanatçılardan olan Kandinsky soyut resmin yaratıcısı ve hep hatırlanacak biri. 20. yüzyıla damgasını vuran sanatçı için renkler, çizgiler ve biçimler nesneyi resmetme aracı yerine, duygu ve düşünce gibi soyut kavramları ortaya çıkartır.
Facebook’taki Bauhaus Movement sayfasının yayınladığı kısa animasyonda da Kandinsky’nin soyut çalışmalarına atışta bulunan şekiller ve çizgileri 3b ortamda piyano müziği eşliğinde bir kompozisyona dönüştürülüyor.
Görsel: Wassily Kandinsky, Facebook