Her yıl yüzlerce tarihi eser ve sanatsal obje kaçakçıların elinde ticaret metası haline gelirken, UNESCO bu duruma karşı küresel bir cephe açıyor. Dünyanın ilk ‘Çalınan Kültür Varlıkları Müzesi’, 6000 yıllık insanlık mirasına vurulan darbeleri sergileyerek, hem kayıp hazinelerin öykülerini anlatıyor hem de onlara manevi bir iade-i itibar sağlıyor.

Çalınan Eserlerin Çalınan Öyküleri
14 Kasım 1970’te Paris’te kabul edilen ve kültürel mirasın korunması alanında atılmış en önemli hukuki adımlardan biri olan UNESCO 1970 Sözleşmesi’nin 55. yıldönümünde tanıtılan UNESCO Virtual Museum Of Stolen Cultural Objects (Çalınan Kültür Varlıkları Müzesi) tüm bu varlıkların insanlığın ‘ortak’ mirası olduğunun altını çiziyor. UNESCO bu anlamlı projede, sadece bu kayıp eserleri sergilemekle kalmıyor; onları 2D ve 3D teknolojileriyle dijital mecrada yeniden canlandırıyor. Proje, Suudi Arabistan Kültür Bakanlığı’nın desteği ve INTERPOL’ün ortaklığıyla Pritzker Ödüllü mimar Francis Kéré tarafından tasarlanarak, kültürel miras ve mimariyi birleştiriyor.
Bu kapsamlı sanal müzede 240’tan fazla kültürel obje, yalnızca görsel materyal olarak sunulmuyor. Bunula birlikte, ait oldukları ve çalındıkları toplulukların sesleri ve hikayeleri de müze ziyaretçilerine aktarılıyor. Bu insani boyut, ziyaretçilerin bu yasadışı ticaretin yol açtığı kültürel kayıp hakkında daha derin bir anlayış geliştirmesine olanak tanıyor ve insanlığın kayıp mirasına manevi biri iade-i itibar sağlıyor.

Sanal müzenin en umut verici özelliklerinden biri ise ‘İade ve Restitüsyon Odası’na ev sahipliği yapması. İzi bulunarak ait olduğu topluma iade edilen kültürel varlıkların ve bu başarılı hikayelerin sergileneceği bu özel oda, mücadelenin somut sonuçlarını ve uluslararası işbirliğinin gücünü gözler önüne serecek. Bu, müzenin sadece bir kayıp listesi değil, aynı zamanda uluslararası hukuk ve işbirliği sayesinde elde edilen başarıların da belgelendiği dinamik bir platform olacağını gösteriyor.
Görsel: UNESCO, Kere Architecture






