Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Mehmet Kızılay’ın Tasarladığı Silicon Valley’in Bol Göndermeli Jeneriğinin Hikayesi

Mehmet Kızılay’ın Tasarladığı Silicon Valley’in Bol Göndermeli Jeneriğinin Hikayesi

HBO yapımı Silicon Valley dizisinin jeneriklerini tasarlayan Mehmet Kızılay'a işin mutfağına dair merak ettiklerimizi sorduk.

Silicon Valley 2014 yılında HBO kanalında Amerika’da yayın hayatına başlamış bir komedi dizisi. 30 dakika boyunca bizi dizideki beş karakterin ekseninde onların hayatına dahil ediyor. Silikon Vadisi’nde gençlerin yaşadıklarına anbean tanık olmamızı sağlıyor. Dizinin konusunu biraz daha geniş özetlemem gerekirse Silikon Vadisi’nde yaşayan Richard ve beş arkadaşının geliştirdiği özgün bir algoritma çevresindeki Pied Piper isimli girişimleri ve teknoloji dünyasında tutunma hikayeleri anlatılıyor. Bu sene dizinin beşinci sezonunu yayınlanıyor. Eğer şimdiye dek izlemediyseniz de aslında bir haftasonuna bakar, aklınızda olsun.

Dizinin jeneriğini ise bir Türk tasarımcı tasarladı. İstanbul merkezli tasarım stüdyosu Kraken’in kurucularından Mehmet Kızılay’in imzasını da taşıyan jenerik gerçekten eğlenceli detaylar barındırıyor. Böylece dizi konusu ve teknoloji dünyasının karanlık yanlarını komik bir şekilde anlatmasıyla ünlü olduğu kadar açılış jeneriğiyle de adından çokça konuşturuyor. Palo Alto’daki Silikon Vadisi’ni temsilen gösterilen jenerikte, gündelik hayatımıza adapte olmuş teknoloji şirketlerini görebiliyoruz. Facebook, Twitter, Google gibi ölmeyen şirketlerin yanı sıra ölen şirketler de oluyor bu jenerikte. Şirket yok olunca hop gelecek sezon jeneriğinde de kayboluyor. Ya da yeni bir şirket mi kuruldu, bir bakıyoruz gelecek sezon jenerikte belirivermiş. Mesela Uber balonu beliriveriyor bir anda. Ya da bu sezon Facebook yazısını Rusça gördük. Sadece bir şirketin açılıp kapanması değil yani Silicon Valley dizisinin radarına girmesi için gereken. Eğer bir teknoloji devi büyük bir dedikoduyla gündeme oturuyorsa da Silicon Valley’nin radarına takılıveriyor.

Biz de madem jeneriğin detayları ayrıntısında gizli, o zaman merak ettiğimiz detayları Mehmet’e soralım istedik. Daha fazla lafı dolandırmadan röportaja geçiyor ve sizleri keyifli sohbete aşağıya bekliyorum.

“Jenerik tasarımı, tam da internet ve televizyon dizilerinin bu kadar revaçta olduğu bir dönemde, oldukça bilinçli bir disiplinle tasarlanmalı.”

Silicon Valley sizinle nasıl iletişime geçti? Süreç nasıl işledi?

Mehmet Kızılay: Bu tür projeler için genellikle bir pitching süreci oluyor. Bizdeki konkur gibi. Benimle temasa geçen de bu proje için pitch sürecine girmiş bir stüdyoydu. Dizinin yaratıcısı Mike Judge ve yaratıcı ekibinden aldıkları briefe göre, Palo Alto bölgesinin yıllar içindeki değişimini, basit bir yerleşim bölgesiyken tüm dünyanın teknolojisini besleyecek bir teknoloji başkentine dönüşümünü göstermek istiyorlardı. Etkileri büyük olduğu için bunda payı olan markalara yer vermek, burada doğup büyümüş ya da yok olmuş şirketlerin kronolojisini sergilemek istiyorlardı. Dolayısıyla brief’in özeti değişim geçiren bir şehirdi.

Benim portfolyomda daha önce başka bir marka için tasarladığım izometrik bir şehir animasyonu vardı. Halihazırda orada yaşayan kardeşim sayesinde bu projeyi görmüşler. Yapmak istediklerine çok yakın bir iş olduğu için benimle temasa geçtiler. Ben de pitch süreci için style frame’ler ve motion testler içeren bir sunum hazırladım. Pitch benim tasarladığım örneklerle alındı ve prodüksiyona geçildi. Benim de projenin başına geçmemi teklif ettiler.

Animasyon bir jeneriğin tasarım süreçleri nasıl işliyor?

Mehmet Kızılay: Animasyon her işte aynı süreç işliyor/işlemesi gerekiyor aslında. Brief alındıktan sonra akış, varsa metin yazılıyor. Style frame’ler ve motion testler hazırlanıyor. İşin grafik ve hareket tasarımında el sıkışılıyor. Bu noktada işin bitiminde nasıl görüneceğiyle ilgili oldukça net bir fikre varılıyor. Sonrasında üretime geçiliyor. Previs (previsualisation) dediğimiz render öncesi bitmiş animasyona bakıp hareket tasarımı, tüm videonun kadrajları, zamanlamaları kitleniyor. Kitleniyor dememizin sebebi bu süreçler onaylandıktan sonra geri dönmek zaman ve para kaybına yol açıyor. Son olarak da canlandırılan sekanslar render ediliyor ve compositing evresine geçiliyor. Bizim alanımızda bu evre daha çok küçük dokunuşlarla işi güzelleştirip estetik anlamda bir üst seviyeye çıkarmak için var. Ardından film son haline getirilip mecralar için kopyalar hazırlanıyor. İsteniyorsa stereoskopisi (3B sinema versiyonu) vs. hazırlanıyor.

Türkiye’den Amerika’ya çalışmanın avantajları ve varsa dezavantajları nedir?

Mehmet Kızılay: Avantajları tahmin edeceğiniz gibi çok. Daha çok yaratıcı alan, ürettiğinize daha çok saygı duyuluyor, ego çatışmaları nispeten daha az. Son kullanıcı kaliteli işe alışkın, dolayısıyla sınırlarınızı zorlayabilmeniz için fırsatlar tanıyor. Portfolyonuzda daha şık duran işler yapıyorsunuz. Müşteriler oldukça kibar, emeğinize ve zamanınıza saygılı. Ve tabii finansal olarak daha tatmin edici oluyor.

Tek dezavantajı saat farkı olur diye düşünüyordum ama Silicon Valley projesinde bu konuda da yanıldığımı farkettim. Zaman dilimi olarak ileride olduğumuz için müşterinin takviminden önce işe başlamış oluyorsunuz. Ayrıca gece gündüz farkı olduğu için, müşteri uyurken müdahale olmadan işinizle ilgileniyorsunuz, siz uyurken revizyonlarınız geliyor, sabah onları görüp yine müşteriniz uyurken onlarla ilgileniyorsunuz ve böyle devam ediyor. 🙂

“Tükettiğimizin süresinin kısalmasından ziyade, içeriğin sürekli ilgi çekici olma zorunluluğu daha ön planda”

Son beş yıldır tükettiğimiz içeriklerin süresi azaldığı gibi açılış jeneriklerinin de süresi kısalıyor. 10 saniyelik bir jenerikte hikaye anlatımının zorlukları nedir?

Mehmet Kızılay: Dikkat dağınıklık eşiğimizin düştüğüne katılıyorum. Ancak bir taraftan da 1,5 saatlik bir film yerine 4 saat boyunca bir dizinin 8 bölümünü arka arkaya izlediğimiz de oluyor. Dolayısıyla tükettiğimizin süresinin kısalmasından ziyade, içeriğin sürekli ilgi çekici olma zorunluluğu daha ön planda bence.

Jenerik tasarımı, tam da internet ve televizyon dizilerinin bu kadar revaçta olduğu bir dönemde, oldukça bilinçli bir disiplinle tasarlanmalı. İzleyicinin defalarca göreceği, geçmek istemeyeceği bir şey üretmek kolay değil. Silicon Valley jeneriğinde de tam olarak amacımız buydu aslında. Geçmek için kumandanıza/farenize uzanmaya değmeyecek kadar kısa, ancak her seferinde yeni bir şeyler göreceğiniz kadar dolu, ayrıntılı ve eğlenceli olsun istedik. Dizinin hayranları olacağını biliyorduk. Jeneriği kare kare dondurup enstantaneleri gösteren YouTube videolarından ekran görüntüsü alınıp gösteren blog içeriklerine kadar bir sürü reaksiyon aldık.

10 saniye gibi kısa bir süre olmasının en zor yanı, o kadar fikri 10 saniyeye sığdırmak için animasyonun hem hızlı hem de anlaşılır olması gerekmesiydi. Yoksa bu kadar kısa bir videoya ilgi çekmek zaten başka türlü mümkün değil. Jenerikle 2014 yılında Emmy ödüllerine aday olduk ve yorumlar genellikle 10 saniyelik bir işin normalde Akademi’nin dikkatini çekmiş olmasının şaşkınlık verici olması üzerineydi. True Detective, Cosmos, Masters of Sex gibi en az 1 dakikalık jeneriklerle yarıştık, ki bu da işin başarısını ispatlamış oldu.

Silicon Valley’nin çalışırken en çok zorlayan yanı ne oldu?

Mehmet Kızılay: Tasarlanacak, anime edilecek çok fazla şey vardı. Oldukça küçük bir ekiple çalıştık. Tasarım ve animasyonun %80’ini tek başıma yaptım diyebilirim. Türkiye’de 10 saniyelik bir iş için 2 ay harcamanız gerektiğini kime söyleseniz akıl sağlığınızdan şüphe eder. Ama genel olarak projedeki herkesin mükemmeliyetçiliği ve ayrıntıya düşkünlüğü avantajımıza oldu.

Silicon Valley dizisinin jeneriği her sene teknolojide olan gelişmeler ve değişimlerle aynı oranda farklılaşıyor. Mesela bu sene Facebook ve Rusya göndermesi vardı. Geçtiğimiz senelerde Uber ve Lyft arasındaki çekişmeyi görmüştük. Bu durumlarda süreç nasıl işliyor?

Mehmet Kızılay: Dizinin yaratıcı ekibi, bilhassa da yaratıcısı Mike Judge popüler kültürün nabzını tutmakta çok usta. Kendisi zaten Beavis & Butthead, Office Space gibi kült olmuş işlerin yaratıcısı. Ayrıca kendisinin bir IT geçmişi de var. Dizi hali hazırda aynı bölgede çekildiği için de birinci elden bilgiye erişimleri olduğunu unutmamak gerek. Bir taraftan Uber ve Lyft arasındaki çekişme günlük hayatta da ciddi hissediliyordu. Orada kaldığım sürede hangisini kullansak diye ben de çelişkiye düşmüştüm. 🙂

Sence teknoloji ne kadar değişecek? Ve bu değişim dizinin jeneriğine nasıl yansıyacak?

Mehmet Kızılay: Teknoloji gerçekten hızlı değişiyor. Dizinin benim yaptığım ilk sezon jeneriğiyle son sezon jeneriğinde bile farklılıklar çok net. İlk sezonda Google, Apple, Napster gibi markaların kronolojisi canlandırılmaya çalışırken, son sezonda artık bambaşka iş tanımları üzerinden teknolojiyi kullanan girişimlerin hikayeleri resmediliyor. Kesin olarak söylenebilecek tek şey, devam ettiği sürece dizinin ve jeneriğin oldukça güncel kalmayı başarabilecek olması.

Silicon Valley bir Türk yapımı olsaydı sence jeneriği nasıl olurdu? Nasıl yapardınız?

Mehmet Kızılay: Silicon Valley’nin Türkiye’de bir iz düşümü olabileceğini sanmıyorum. Birçok ülke kendi içinde belli bölgeleri “yeni Silikon Vadisi”ne çevirmek için yatırımlar yapıyor. İsveç’de Malmö, İrlanda’da Nenagh gibi. Ama Türkiye’de Teknokent’le ilgili bir dizi yapma hevesi kimde olur bilemedim. 🙂

Eğer Silicon Valley 100 yıl sonra yapılan bir komedi olsaydı sence jenerikte neler olurdu?

Mehmet Kızılay: Her ne kadar “nerd” bir insan olsam da fütürizm benim alanımdan çok uzak. Neler olabileceğini kestirmek zor. Ama daha önce belirttiğim gibi oldukça güncel kalacağından eminim.

Görsel: Mehmet Kızılay, YouTube