Matbaadan aşılara, yapay zekadan nesnelerin internetine kadar, neredeyse tüm dönüştürücü teknolojilerin tanıtımı korku ve reddedilmenin yanı sıra merakla karşılandı. Tarihin en büyük mucitleri çoğu zaman dışlandı veya görmezden gelindi. Peki yeni şeyler bizi neden hala korkutuyor. Gezegeni bir adım ileri taşıyacak fikirlerin kabul görmesi için ne gerekir? Yenilikçiler (innovators), sanatçılardan ve kurgu yaratıcılarından ne öğrenebilir? Bu SXSW oturumunda “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens & İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi” isimli kitabıyla da tanıdığımız tarihçi Yuval Noah Harari, oyuncu ve yazar Mayim Bialik ve Tech Open Air’in kurucusu Niko Woischnik bu konular ve sorular üzerine yoğunlaştı.
In 2 hours, 4 pm EST, watch Yuval with @missmayim in a talk titled, "Why do we fear innovation?".
Keep an eye out for the many other amazing speakers in this year's @sxsw lineup including- @Oprah, @melindagates, @tristanharris, @kaifulee, @mathbabedotorg, @CapehartJ
-YNH Team https://t.co/3TGwIMkyKv
— Yuval Noah Harari (@harari_yuval) March 17, 2021
“İnsanları birleştirebilmek için onlara bir hikaye anlatmanız gerekir ve bu hikayenin tam olarak gerçek olması gerekmez.”
Yeniliklerin insanları korkutmasının sebebleri arasında yeni bir şeyi öğrenip anlamanın zor gelmesi, yeniliklerin korkutucu ve tehlikeli hissettirmesi bulunuyor. Biyolojiye bakarsak mutasyonların yüzde doksan dokuzu insanlar için kötü sonuçlar doğuruyor. Sadece yüzde biri gerçek anlamda bir şeylerin gelişmesini ve iyiye gitmesini sağlıyor. Startup’lar için de benzer bir yüzde verilebilir. Çoğu startup başarısız olurken çok azı başarıya ulaşabiliyor. Öte yandan Yuval Noah Harari insanlık tarihindeki devrimlere baktığımızda neredeyse tüm büyük devrimlerin ilk etapta mutluluktan önce mutlaka büyük sıkıntılara yol açtığın söylüyor.
Daha hafif çaplı devrimlere baktığımızda ise genellikle daha iyi sonuçlarla karşılaşıyoruz. İnsanlar dünyayı tamamen en baştan düşünüp yaratmaya odaklı bir bakış açısına sahip değiller. Harari’ye göre bu sebeple eğer bir anda çok hızlı ve çok fazla değişmeye çalışırlarsa sonuç hep bir felaket oluyor.
Büyük değişimler ve devrimler sıradan halk için bir şey ifade etmiyor onların hayatına bir şey katmıyor buna tarihteki en büyük örnek olarak tarım devrimini verebiliriz. İnsanların avcı toplayıcılıktan tarıma geçmesi iyi bir fikir ama özellikle krallar ya da üst kademeler için bu durum geçerli. Ortalama bir çiftçi için bu gelişme hayatı daha zor bir hale getirmiştir.
Tarihsel bakış açısının yanı sıra nörobilimsel olarak bakıldığında her ne kadar insan beyni oldukça yeniliğe ve deneyimlere açık olsa da en az rezistansın olduğu yolu tercih etmeye yönelik hareket eder ve her zaman zevk alma prensibine uygun olanı tercih etmek ister. İnsan topluluklarını yönetmek ve kontrol etmek için bilim hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Bilim bize dünyayla ilgili gerçekleri söyler ama gerçekler çoğu zaman insanları birleştirmez. Politik, dinsel ya da sosyal açıdan insanları birleştirebilmek için onlara bir hikaye anlatmanız gerekir ve bu hikayenin tam olarak gerçek olması gerekmez. İnsanlık tarihindeki en etkileyici hikayeler kurmaca olanlardır.
Yenilikler her zaman negatif sonuçlarını da yanlarında getirir
İnternet gibi birçok teknolojik yenilik pozitif sonuçlar doğursa da beraberinde negatif sonuçları da birlikte getirir. İnternet ilk çıktığında herkesin beklentisi bilgi paylaşımının artacağı yönündeydi ve dünyanın daha iyi bir yer olacağına inanılıyordu. Genel olarak naif bir bakın açısı hakimdi ama sonradan görüldü ki birçok pozitif etkinin yanında negatif etkileri de oldu. İnternette dolaşan bilgi sadece gerçekleri değil bir yandan gerçek olmayan içerikleri de beraberinde getirdi. Tıpkı Orta Çağ’da Avrupa’da ilk basılı kitaplar çıktığında cadılar ve cadı avcılığı konusunda çeşitli kitapların çıkması gibi. İnsanlar on binlerce kadının öldürülmesine neden olan bu kitaplara baktığında bunlar bir kitapta yazıyorsa mutlaka doğrudur ve gerçektir diye düşündü.
Ekolojik sisteme zarar vermeden büyümek mümkün mü?
Günümüzde ekonomi büyümeye dayalı. Ekonomik büyüme dünyadaki bütün devletlerin birincil hedefi. Para, gelecekteki ekonomik büyümenin beklentisi üzerine dayalı. Şu an dünya üzerindeki mevcut paranın bir karşılığı olmasa da tam şimdi bütün ekonomik büyüme durursa bu her şeyin sonu olur. Tıpki bir bisikleti ya da uçağı kullanmayı bırakırsak yere düşeceği gibi. Siyasi sermayeler de günümüzde tıpkı ekonomi gibi gelecekteki büyümeye dayalı beklentilere dayalılar. Eski dönemlerde monarşilerde krallardan hiçbir şeyi değiştirmemesi ve her şeyi olduğu haliyle koruyabilmeleri beklenirdi. Ancak modern dünyada beklenti hep ilerlemeye ve gelişime dayalı. Bu noktada sorulması gereken asıl soru ekolojik sisteme zarar vermeden ekonomik büyüme nasıl sürdürülebilir, bunun için yeni ilerlemiş teknolojiler üretilebilir mi?
You don’t want to miss our featured session March 17 at 3pm CT “Why do we fear innovation?” with @harari_yuval, @missmayim, and @techberlin, organized with @LeapsByBayer and @TOABerlin.
Watch https://t.co/tPFT7qppTx & discuss: #LeapsTalk pic.twitter.com/8LXYwAvjrq
— SXSW (@sxsw) March 15, 2021
Görsel: SXSW, nugroho dwi hartawan from Pixabay