“Apps of the Future: Instagram for Cyborgs” hayatımda izlediğim en garip, belki de en etkileyici, “hadi canım?” dedirten sunumlardan biriydi. Bunda görünüşüyle de tavırlarıyla da çok farklı bir izlenim bırakan Prerna Gupta’dan dinledik. Kendisi, şimdilerde konuşmayı müziğe çeviren uygulama Songify‘ı yapan sosyal müzik yaratımı şirketi Smule’da ürün yöneticisi. Stanford’ta ekonomi okuyan Gupta bugüne kadar çalıştığı her şirkete inanılmaz kâr getiren projeler üretip yüz milyonlarca izlenen viral videolar yaratmış biri. FastCompany 2011 yılında Teknolojinin En İtibarlı/Etkili Kadını seçmiş ve yazıları New York Times’ta, TechCrunch’ta yayınlanmış.
Gupta’ya göre gelecekte, özellikle şu 3 alanda ilginç gelişmeler göreceğiz.
1-Sağlık alanında
Gupta’ya göre gelecekte yükselen trend vücutlarımızdaki mikroçipler olacak. Şu anda da Nike Fuelband, FitBit gibi performans ölçme ve metabolizma takip etme uygulamaları var elbette; fakat eksik yönleri var. Kabataslak ve tahmini bilgi vermenin yanı sıra, bunları kendi irademizle ve kendi istediğiniz zaman vücudumuzu takip etmek için kullanıyoruz. Gelecekte tam ölçümleme ise vücuda yerleşik mikroçip ve alıcıların kesintisiz bilgi aktarımıyla yapılacak.
3B baskı teknolojisiyle üretilmiş yiyecekler de gelecekte bizi bekliyor. (Evinizdeki ekmek yapma makinesinin süper güçler kazandığını ve istenilen besin değerine ve tada sahip yiyecekler ürettiğini düşünün.) Yakın gelecekte evlerimizde olacak bu 3B baskı makineleri, vücudumuzdaki çiplerle iletişim halinde olacak ve ister kablosuz şekilde, ister bir dokunuşumuzla o anki vücut kimyamızı ölçerek diyetimize uygun yiyecek üretecek. “Ne yaparsa yapsın anne pilavına benzemez” diyenler de “Twitter mı, ne saçma şey kullanmam ben” deyip sonra Twitter’dan vazgeçemeyenlerin durumuna düşecek; bu derecede yemek kimyasını kişiye özel üretebilen teknolojinin, yemeğin tadını da ayarlaması mümkün olacak.
2- Eğlence alanında (özellikle oyun alanını kast ediyor)
Angry Birds ve Temple Run gibi oyunların başarısı, beynin ödüllendirme (reward) mekanizmalarıyla ilişki dengesini çok iyi kurmalarında yatıyor. Bu oyunlar tabiri caizse beynimizi yeterli şiddette ve doğru sıklıkta gıdıklayarak, beynimizin gaza gelme seviyesini çok iyi dengeliyor.
Beyin kimyasını bu derecede etkileyip, aynı zamanda alışkanlık yaratma potansiyeline sahip bu oyunlar için Prerna’nın benzetmesi: Digital Drugs / Dijital İlaçlar.
Ne kadar etkili olurlarsa olsun, bu dijital ilaçlar sonuçta dolaylı bir şekilde beyne etki ediyor; fizyolojiye doğrudan etki eden kimyasallar kadar doğrudan değil. Prerna, dolaylı etkiye sahip oldukları için de bunları ilkel olarak tanımlıyor.
Burada Prerna’nın bilimsel perspektifine dikkat etmemiz lazım. Biz normal kullanıcılar dijital uygulamalar için “ilkel” dediğimizde tasarım veya arayüz olarak eskide kalmış demeyi kast ederken, Prerna “bunlar ilkel uygulamalar” derken, “gerçek insanların hissettiği gerçek deneyimlere oranla ilkel” anlamını kullanıyor.
Prerna’nın bu konudaki gelecek tahmini, dijital ilaçlarla tıbbî ilaçların yakınsayacağı yönünde. Fakat kast ettiği şey, bir yandan oyun oynarken bir yandan Prozac içmek gibi bir durum değil.
Bahsettiği Neural Prosthetics (nöroprotez diyelim) kavramı ilk başta Total Recall filminde Arnold’un burnundan gelen zımbırtıyı hatırlatsa da, bir şekilde beyne takılan protez yapılar anlamında geliyor. Günümüzde, bu protezler vücudumuzda birer yedek parça işlevi görüyor; görsel, işitsel veya motor arızalarımızda bize destek olan yedek parça görevi görüyor. Gelecekte ise bunlar beynimizde yer alacak ve beyin kimyamızı düzenleyecek. Yani, nöroprotez = kafanıza yerleşmiş, her beyin kimyasalının valfini bir ekolayzer gibi ayarlayabilen protez.
Bu gelişme özetle şuna çıkıyor: Beynimizin içinde “ver coşkuyu” diyebilecek bir protezle, eğlence dünyasının geleceği resmen insana “eğlence kafada başlar” dedirtecek.
Prerna’nın gelecek tahmini: Öncelikle beyin kimyasında sorun olan bireylerin tedavisinde kulanılacak bu nöroprotezler, elbette her tıbbî gelişmenin normal insanlara uyarlanması gibi genele yayılacak. Tıpkı ortopedik ayakkabıların önce sadece tıp firmaları tarafından üretilmesi, ve daha sonra bugünün spor markalarının yüksek teknolojili ayakkabılar üretmesi gibi.
Nöroprotezlerin çalışmasını düzenleyen yazılımları, önce tıp alanındaki geliştiriciler yazacakken, daha sonra bu alan dışındaki geliştiriciler de yazarak bu işin önünü açacak. “Doktordan temiz beyin uygulaması“nı beyninize indireceğiniz kadar, belki de eğlence sektörü için uygulama yazan bir geliştiriciden de indirebileceksiniz. Ve bu daha bir şey değil. Şimdi de bütün bu yazılımların App Store gibi bir uygulama merkezinin olduğunu ve bazı uygulamaların imece usûlü, bazılarınn da kişiye özel yazılabileceğini hayal edin.
Buraya kadar çıldırmadıysanız, şunu hayal edip çıldırabilir misiniz lütfen? $0,99’a bir gecelik “konser esnasında artırılmış kopma” deneyimi uygulaması satın alabilirim. İnanılmaz kafalar yaşayacağımız günlere hazır olun.
3-Sosyalleşme alanında
Prerna yine benzer bir mantıkla devam ediyor. Günümüzün sosyal uygulamalarının gerçek hayata göre nerede eksik kaldıklarını belirleyip, gelecek tahminini ona göre yapacak.
Şu anki sosyal uygulamaların en büyük artıları:
– Normalde erişebileceğimizden çok daha geniş bir çevre sağlaması.
– Asenkron / eşzamanlı olmayan iletişime olanak sağlaması.
Elbette bu uygulamalar da gerçek hayattaki etkileşimlere oranla bir şekilde “ilkel” kalıyor. Facebook, Instagram ve benzeri sosyal uygulamalarda:
– İletişimin ardındaki duyguyu ve niyeti tanımlamak çok güç.
– Yüz yüze iletişimin sağladığı duygu transferi yok.
– Ses tonunun ve beden dilinin sağladığı anlamlı ipuçları yok.
– İletişim akıcı değil. Bundan kasıt; seri paslaşmalarla iletişimin yönünün dinamik ve keyifli bir şekilde değişmesi mümkün değil. (Buna kısaca “laf lafı açıyor etkisi” de diyebiliriz.)
Bunlara çare olacak gelecek tahmini ise, nörosenkronizasyon.
Bu kavrama aslında günümüzde yabancı değiliz. Beraber müzik yapan grupların beyin dalgaları bir şekilde senkronize oluyor. Prerna, bir şekilde sosyal uygulamaların önünü açacak kavram, “kafa uyuşması”nı gerçekleştirebilecek uygulamalar. Yani karşınızdakiyle aynı yerde (hatta belki aynı anda) olmasanız bile, o kafa uyuşmasını beyin dalgalarının karşılıklı senkronizasyonuyla bir şekilde yaratabilecek uygulamalar.
Bunun nasıl gerçekleşeceğine dair somut bir örnek yok ama bir şekilde ruh halleri veya beyin kimyası ölçülebilecekse; nöroprotezler ve onları yöneten uygulamalarla da beyin kimyası değiştirilebilecekse, iletişim esnasında empati mühendisliği neden yapılamasın?
Sonuç ve geleceğe selam
Anlatılan bu gelecek öngörüleri, bende bir Jules Verne hissiyatı yarattı. Bütün bu sağlık, eğlence ve sosyalleşme konusundaki gelişmelerin temelinde ise bu uygulamaların vücutla entegrasyonu yatıyor. O yüzden tıp ve biyoteknolojiyi alanındaki gelişmeleri takip etmeye devam!
Manşet resmi SXSW sayfasındandır.