Cannes Lions, yoğun bir programla sürerken birbirinden önemli konuşmacılar; reklam, pazarlama ve yaratıcılık dünyasından konuların ele alındığı oturumlarla gündeme geliyor. Festivalin ikinci günü de oldukça yüklü bir program sundu. Çok küçük yaşlardan itibaren şekillen iki farklı zihniyet türünün ele alındığı “Think Like a Toddler” oturumunun yanı sıra küresel iletişim planlama ajansı PHD Worldwide‘ın yaratıcılığı psikoanaliz ekseninde ele aldığı sunumu da önemli noktalara değindi.
“Creativity on the couch: What psychoanalysis can tell us” isimli oturum; PHD Worldwide CEO’su Mike Cooper’ın sunumuyla başladı. Cooper; veri ve izlenceye verilen önemin büyüme açısından en çok önem taşıyan iki konunun göz ardı edilmesine yol açtığını söyledi. Yaratıcılık ve inovasyonun en etkin büyüme araçları olduğuna değinen Cooper, günümüzde yaratıcılığın bir orta yaş krizinde olduğunu da belirtti. Teknoloji karşısında giderek daha fazla markanın tekrar yaratıcılığa odaklanmaya çalıştığına dikkat çeken Cooper; neurodiversity /nöroçeşitlilik akımına da değindi. Otizm, dikkat bozuklukları, disleksi gibi rahatsızlıkların insanlara farklı bir bakış ve yetenekler sağlayabildiğini anlatttık sonra sözlerini müşterilerin kendileri gibi insanlardan oluşan reklam ajansları istemediğini söyleyerek bitiren Cooper, buradan da sözü psikoterapist ve yazar Oliver James’e verdi.
Yaratıcılığın En Saf Hali: Çocukluk
The Guardian ve Observer’da yazan, birden fazla çok satanlar kitabı olan, British Psychology Society ve The School of Life üyesi Oliver James; sunumuna Picasso’nun çocukluğa dair sözleriyle başladı. Doğuştan yaratıcı olduğumuzu ama hayat içerisinde bize sonradan olanların bunu bozduğunu anlatan James; hem bireysel olarak hem de kurum içerisinde yaratıcılığı beslemenin yollarına değindi.
Çocuk oyununun yaratıcılığın en saf hali olduğunu vurgulayan James, büyüdükçe dış taleplerin, eğitimin veya ebeveyn disiplinin bunun önüne geçtiğini söylerken kendi oğlunun büyürkenki hikayelerinden örneklerle anlatımını renklendirdi. Çocuklukta en önemli şeyin, kendine farklı kimlikler yaratmak ve bunlarla oynamak olduğunu belirtirken bunun aslında yetişkinlikte de devam ettiğine, karşılaştığımız her insan karşısında farklı bir kimliğimiz, farklı sosyal rollerimiz olduğunu da dikkat çekti. Dolayısıyla bu kimlikleri yaratıcı bir şekilde kullanmak da bizim elimizde.
David Bowie ve Ziggy Stardust
Farklı kimlik kullanarak yaratıcılığını ifade eden en bilinen isim David Bowie elbette. James de sunumunda David Bowie’nin Ziggy Stardust kimliğinin detaylı bir incelemesini yaptı. Bowie’nin bu ikincil kimliği sayesinde en derin korkularına dair bir çeşit oyun oynadığını ve bu sayede bunlarla yüzleşebildiğini anlatan James; Ziggy’nin hem David Bowie’ye hem de doğumunda aldığı ismiyle David Jones’a bir sahne personası sağladığını vurguladı. Ziggy, Bowie’nin delilik ve intihara duyduğu korkularla yüzleşmesini sağlamakla kalmadığı gibi ona aynı zamanda uluslararası bir yıldız olmada yardım eden bir persona oldu.
Farklı Kişiliklerimizi Kucaklamak
Tabii ki farklı kimliklerimizi kucaklamak için David Bowie gibi kendimize farklı isimler koymamız gerekmiyor. Bizler; kendimiz üzerinde çalışarak ve bunun için bize alan sağlayan kurumlar aracılığıyla yaratıcı kişiliklerimizi büyütebiliriz. Burada yaratıcılığımız geliştirmek adına James’in önerdiği 3 ana taktik var:
- Farklı kimliklerimizi listelemek: Patron, eş, arkadaş gibi kimliklerimizi bulup, herbirinde nasıl bir insan olduğumuzu tanımlayarak kendimiz daha iyi anlamaya çalışabiliriz.
- Unuttuğumuz kimlikleri hatırlamak veya yenilerini bulmak: Yazdığımız kimlikler içerisinde eksik kalan yanlarımızı bulup bunları yansıtacak kimlikler edinebiliriz. Ofis içerisinde hep mantıklı davranan biriysek, “risk alan yönetici” rolünü benimsemek gibi…
- Çocukluğumuzun oyunculuğunu yaşatmak: Çocukluğumuza dönüp o dönemde bizi mutlu eden anları, oyunları, rolleri hatırlayabilir, bunlarla tekrar bağlantı kurabilir; olumsuz etki bırakanları tanımlayıp bunların bugünümüzü etkilememesi için çalışabiliriz. Çocuk halimizin oyunculuğundan bizi bugün alıkoyan nedir anlamak için çabalayabiliriz.
Yaratıcılığa İzin Veren Kurumlar
Bunlar tabii ki kişinin kendi kendine uygulayabileceği taktikler. Ancak kurumların da yaratıcılığı besleyen bir vizyona sahip olması gerekiyor. James’e göre yaratıcılığı güçlendiren bir kurum, sadece kara ve satış rakamlarına değil; duygusal faydaya da odaklanmalı. Bir çalışanın diğerleri üzerindeki olumlu etkisi, onları motive edebilmesi, gülümsetebilmesi gibi şeyler de şirketlerin göz önüne alması gereken konular. Ayrıca, bir kurumun yaratıcı olabilmesi için yapması gereken birincil şey çalışanlarına kendilerini güvende ve değeri biliniyor hissettirmesi. Güven duygusu sanıldığı gibi tembelleşmeye değil; rahatlamaya yol açıp hayal gücünün de daha fazla devreye girmesi anlamına geliyor. Bunun dışında şirketlerin her tür fikre açık olması şart. Bazen konudan uzak bile görünse tüm fikirlerle oynamak, doğru fikrin bulunmasının önünü açabilir.
Kurumun çalışanları içindeki yaratıcılığı da görebilmesi önemli. Yaratıcılık illa ki görünümle ifade edilen bir şey olmadığı gibi, en sıradan görünümlü insanlardan en büyük fikirler çıkabilir. Bunun yanı sıra pek çok sanatçının psikotik özellikler taşıdığı hatırlanırsa, “tuhaf” görünen insanların da yaratıcı potansiyel taşıyabilecekleri göz önüne alınmalı. Hayatlarında erken yaşta travma yaşamış insanların da kaderlerinden kurtulmak için kararlı oldukları biliniyor. Yani sadece cinsiyet ve ırk tabanlı bir çeşitlilik değil; farklı deneyimler, farklı hayatlar da çeşitliliğin parçası. Cooper’ın değindiği gibi nöreçeşitlilik konusuna da dikkat çeken Oliver James, işe alım sürecinde keskin ayrımlar yerine yaratıcılığı tanımaya odaklı bir vizyonla bakılması gerektiğini öneriyor.
Oliver James, sunumunu reklam ajanslarının farklı yetenekleri tanımaları ve yaratıcılığın çocuklukta gizli derin kökleri olduğunu anlamaları gerektiğini vurgulayarak bitiriyor. Gözlem yapmayı bilen, sorgulayan, sıra dışı hayatları veya ilgisiz deneyimleri olan, risk alan adayların; çok katı kuralları olmayan, hataya izin veren ve çalışanları yenilikçi yollar bulmaya teşvik eden bir ortamda yaratıcılıklarını ortaya koyacaklarını söylüyor.
Mike Cooper from @phdworldwide says that ‘clients don’t want their agencies to be like them’. #CannesLions2018 pic.twitter.com/ZRixQbhDg3
— Jo-ann Robertson (@RedRobertino) June 19, 2018
“Adults have lost the capacity to play.
To be creative in your business – your childlike pretense for play must be nourished by you and the place where you work.” Oliver James #canneslions pic.twitter.com/cZ90MgPVEi— PHD Worldwide (@phdworldwide) June 19, 2018
“You don’t have to give yourself a different name to grasp that there are different personas within you waiting to come out to play and exude creativity” Oliver James @phdworldwide #OMGCannes #canneslions pic.twitter.com/2ewaxhezcU
— Omnicom Media Group (@OmnicomMediaGrp) June 19, 2018
Görsel: Cannes Lions canlı yayın