Çevre kirliliği denince akla önce plastik geliyor. Oysa plastik, çevre açısından yarattığı sorunların dışında pek çok fayda da sağlayan bir malzeme. Dolayısıyla fayda-zarar tablosundaki zararın önüne geçilmesi için çalışılması, bunun için adımlar atılması gerekiyor. SXSW kapsamındaki “Plastic is not the problem: How to revolutionize plastic and heal the world” oturumu da tam bu noktaya değinerek, plastiği nasıl dönüştüreceğimizi, geridönüşüm anlamında üzerimize düşen sorumlulukları ele alıyor. Geri dönüştürülmüş ve bitkisel plastiği kullanan bir diş fırçası markası olan BogoBrush CEO’su Heather McDougall’ın önderliğindeki oturum; plastiğin iyi yanlarına bakarken sorunlu yanlarının nasıl giderilebileceğine odaklanıyor.
Okyanus plastiği sorununa çözüm bulmak amacıyla yola çıkan Green Sea Project‘in kurucusu Ryan Hollinrake, çevre ve okyanus kirliliğin başlıca sorumlularından olan plastiğin bu noktaya gelmesinde farlı etkenlerin rol oynadığını söylüyor. Bunlardan biri üretim süreçlerindeki istikrarsızlık. İkincisi, geridönüşüm endüstrisindeki kural ve regülasyon eksiklikleri, üçüncüsü ise tüketici davranışı ve bu konudaki bilgisizlik.
Plastik En Büyük Düşman Mı?
Büyükbabasının kurduğu Matrix 4 şirketinin başına geçen, şirketi dönüştürerek üretimde plastiği sürdürülebilirlik anlayışıyla ele alan Patricia Miller; plastiğin ilk başlarda yenilikçi bir fikir olduğunu söylüyor. Karbon ayakizi çok düşük bir ürün olan plastik, hem daha ekonomik hem daha hafif olmasıyla piyasayı ele geçiriyor. Zaten plastiğin başlarda çözmek üzere yola çıktığı faydalar o kadar büyük ki, bugünleri yaratan sorunun da temelini oluşturuyor. Sonunda aşırı kullanım, doğada çözünememe ve geri dönüşüm oranlarının dünya çapında sadece %9’da kalması çevre kirliliğine neden oluyor.
Sürdürülebilirliği bir ürün değil, bir sistem olarak görmek gerektiğini belirten Patricia Miller, üretim ve tedarik sürecinin her aşamasını yeniden düşünmenin ve bunu çevre açısından değerlendirmenin önemini anlatıyor. Kendi şirketinde de bu vizyonu sürdüren Miller, kurdukları malzeme kütüphanesiyle müşterilerine pek çok alternatif sunabildiklerini, hepsinin artılarını eksilerini paylaştıklarını ve müşterilerinin bilinçli bir karar vermeleri için çalıştıklarını anlatıyor.
Sürdürülebilir malzeme teknolojileri alanında çalışan Dow Corporation‘dan Haley Lowry de plastiğin sayısız faydasından bahsediyor ve plastiğin çöpe gitmek için fazla değerli bir malzeme olduğunu söylüyor. Metal ve cama göre 4 kat daha az karbon ayak izi bırakan plastiğin, hastanelerin sterilliğini korumada, gıdaları taze tutmada, otomativ gibi endüstrilerde daha hafif araçlar yaratılmasını sağlayarak yakıt kullanımını azaltmadaki etkilerini anlatıyor. Dolayısıyla bugünkü geri dönüşüm problemini çözülebilir bir sorun olarak görüyor.
Çözüm İçin Kim Ne Yapabilir?
Çözüm denince, tüm konukların üzerinde birleştiği nokta, bu sorunun bireyler, şirketler ve devletlerin ortak çabasıyla çözülebilecek olması. Sorumluluk tek bir kuruma ait değil; herkesin üzerine düşen adımlar var. Örneğin tüketiciler, geridönüşüm ve sürdürülebilirlik konusunda daha fazla bilinç kazanabilir ve sürdürülebilir ürünlere daha fazla talep yönelebilirler. Bu da doğal olarak şirketler nezdinde talebin artmasına neden olacak. Bunun yanı sıra şirketler pazara daha fazla sürdürülebilir ürün sundukça tüketicinin değer algısının ve sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığının artacağı ve konuyla ilgili algıların değiştirebileceği öngörülüyor.
Şirketler, değişimden ve inovasyondan korkmadan farklı teknolojileri araştırabilir, bu alanlara yatırım yapabilir, biyoplastik kullanımını artırarak, geridönüşüm politikalarını geliştirebilir ve ileri geri dönüşüm teknolojileri konusunda çalışan şirketler ve start-up’larla iş birlikleri kurabilir. Şirketler açısından döngüsel ekonomi anlayışına bir an önce geçilmesinin gerekliliğin altı çiziliyor, bunun sürdürebilirlik anlamında fayda sağlamasının yanı sıra büyük de bir iş fırsatı olduğu vurgulanıyor.
Devletlere düşen en önemli sorumluluk ise regülasyonlar koymak. Bu da geridönüşüm alanında adımlar atan şirketlere teşvikler sağlamak anlamında olacağı gibi yapmayanlara cezalar verilmesi, vergilerinin artırılması gibi düzenlemeler anlamına geliyor. Lobi faaliyetlerinin kapitalizmin en büyük çıkmazlarından biri olduğuna işaret eden Hollinrake, dünyanın geleceği hakkındaki tek karar mercinin endüstriler olmaması gerektiğini, tüketicilerin, uzmanların ve çevrecilerin de diyaloga mutlaka katılması gerektiğini önemle belirtiyor.
Görsel: SXSW