İş dünyasında, toplumsal yaşamda ve günlük hayatta, belli bir alandaki bir aksaklık olarak gördüğümüz bir unsurun aslında işlemeyen büyük bir resmin sadece bir parçası olduğunu görebiliyoruz zaman zaman. Tıpkı dünyaya yayılan bir virüs, hastalanan insanlar ve hasta sayısını kaldıramadığı için çöken sağlık sistemi gibi. Pandemi elbette bu tip sistem hatalarını tetikliyor, daha da öne çıkarıyor. Ve bazen bir aksaklığı düzeltmek için bütün bir sistemi dönüştürmek gerekebiliyor.
Web Summit 2020’nin ilk gününde pandemiye ucundan değinse de odağı COVID olmayan nadir oturumlardan olan “Rebuilding broken systems: The H&M Experience” tam olarak bu sistemsel değişimlere odaklanıyor. H&M Group CEO’su Helena Helmersson ve tasarım şirketi IDEO’dan Sandy Speicher’ın Quartz Genel Yayın Yönetmeni Katherine Bell tarafından ağırlandığı oturum; ana hatlarıyla tasarım, sürdürülebilirlik, sistem değişimi ve döngüsel iş modelleri üzerine yoğunlaşıyor ve bunları H&M örneği üzerinden ele alıyor.
Sistemleri yeniden tasarlamak
Küresel bir tasarım şirketi olan ve tasarım ile dünyada olumlu değişimler yaratmayı amaçlayan IDEO için tasarım; eskiden olduğu gibi insanların ihtiyaçlarına yanıt vermekten ibaret değil. Daha doğrusu günümüzde bu ihtiyaçlar artık çok karmaşık, kapsamlı ve değişken. Dolayısıyla tasarım sadece “şey”ler yaratmıyor; süreçler ve sistemlerle ilgileniyor, tasarımın yaratılmasına olanak sağlayan koşullara bakıyor.
Herkes için sürdürülebilir moda!
Ocak ayından beri H&M’in CEO’su olan Helen Helmersson için markanın birincil amacı herkes için sürdürülebilir moda çünkü modanın insan hayatında olumlu bir etki yapması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle de hızlı moda dünyasını şekillendiren sistemlerin acilen onarılması gerekiyor.
Helmersson’a göre sürdürülebilirliği hızlı modaya taşımanın 3 aşaması var: 1. Üretimde sürdürülebilirlik. 2. Satışta sürdürülebilirlik. 3. Döngüsel iş modellerinin yaratılması. Ancak bu aşamalar söylendiği kadar basit değil elbette, çünkü böyle bir onarım kapsamlı bir çalışmayı, farklı seviyelerde düzeltmeleri, yeni çalışma yollarının bulunmasını gerektiriyor. Dolayısıyla, farklı paydaşlarla olduğu kadar rakiplerle de iş birliklerinin kurulması şart.
Sonuç odaklı iş birlikleri
H&M’in sürdürülebilirlik konusundaki hedefi 2025 yılı itibariyle plastiği %25 oranında azaltmak, 2030’a gelindiğinde ise %100 olarak döngüsel iş modeline geçmiş olmak. Buradaki sorun basitçe baktığımızda bir ambalaj tasarımı sorunu gibi dursa da Sandy Speicher için her sorun bir sistem sorunu. Bu nedenle konuya tüm süreçlerin yeniden ele alınması olarak bakmak gerekiyor. Helmersson da bu görüşe katılıyor ve sadece ambalajı değil; hedeflenen sonuca ulaşmak için tüm süreci yeniden tasarlamak gerekliliğine dikkat çekiyor. Bu doğrultuda, H&M benzer amaçtaki kuruluşlarla, hatta rakipleriyle iş birliklerinden kaçınmıyor.
Benzer bir yaklaşım sürdürülebilirliği yanı sıra adil ücretlendirme konusunda da uygulanıyor. Bu doğrultuda farklı moda markalarının bir araya gelerek destek verdiği bir oluşum olan ACT hareketine H&M de destek veriyor. Bu vizyon çerçevesinde H&M; satın alma pratiklerinden tedarikçilerinin adil bir ücret politikası benimsemelerine pek çok alanda değişim ön görüyor. Fabrikalarındaki süreçleri de yeniden tasarlayarak işçilerin haklarını temsilciler aracılığıyla aramasını kolaylaştırıyor.
Görsel: Web Summit – H&M Group