Dezenformasyon ve medya ilişkisi bu yıl SXSW’in parlayan konu başlıklarından. Her ne kadar metaverse, Web3, NFT gibi yaldızlı kelimeler her oturumda anılsa da dezenformasyon ve dijital medya ilişkisi bir biçim veya şekilde anılıyor. Facebook muhbirlerinden Frances Haugen’in oturumunu ve Check My Ads’in dezenformasyon krizinin çözümü oturumunu arka planı pekiştirmek için referans verebilirim. Birds Aren’t Real’ın kurucusu Peter McIndoe’nun hikayesi ve oturumu ise uslüp açısından bunlardan çok farklıydı. Fakat zeminde buluştukları nokta aynıydı. Birds Aren’t Real hareketi 1900’lerin ortasında ABD hükümetinin tüm kuşları öldürdüğünü ve onun yerine drone kuşları koyduğunu böylece tüm halkı sürekli gözetlediği varsayımını ortaya atan bir hiciv performansı.
Güvercinler aslında yok. Siz hiç yavru güvercin gördünüz mü? Görmemişsinizdir çünkü aslında yoklar. Kuşların göç etmesinin sebebi bozulan ve yıpranan eski model kuş-robotları tedavülden kaldırıp yeni drone’larla değiştirmek. Kuşlar elektrik tellerinde duruyor, çünkü böyle şarj oluyorlar.
@birdsarentreal Where are the bird drone factories? #birdsarentreal #wakeup ♬ original sound – Birds Aren’t Real
Birds Aren’t Real’ın çıkış hikayesi
Peter McIndoe, 2017’de Tennessee eyaletinin Memphis şehrinde rastgele dolanırken, Donald Trump başkan seçildikten sonra gerçekleşen The Women’s March yürüyüşünün ortasında bulmuş kendini. Kadınların yürüyüşünün karşısında da Trump’ı destekleyen farklı gruplar karşıt protesto yapıyormuş. Bu sırada hiçbir şey düşünmeden duvardaki bir posteri kopararak arka tarafına aklına gelen ilk şeyi yazmış; Birds Aren’t Real (Kuşlar Gerçek Değil). Ve hikaye böyle başlamış.
Arka planına dair hiçbir şey düşünmeden yazdığı bu hareket ve anında yarattığı Trump destekçisi, aşırı sağcı karakter ile insanlarla etkileşime girmeye başlamış. Kimileri ciddi olduğunu düşünmüş ve ciddiye almış. Kimileri mizah olduğunu anlamış. Peter ise yol boyunca kuşlar hakkında sahte teorilerini geliştirmiş, yenilerini eklemiş ve karaktere iyice girmiş. Keza bu karakteri yaratması da hiç zor olmamış çünkü ABD’nin güney eyaletlerinden birinde, kırsal bir bölgede doğup büyüyen Peter McIndoe, adeta sağ demografinin içinde yetişmiş. Ve bu ortamın içinde kendi kimliğini ve karakterini kaybetmeden başa çıkmanın yolunu mizah ve hiciv ile bulmuş.
The Women’s March’ta gösterdiği performansın videoya çekilip Facebook’ta yüklenmesiyle hızla yayılan bu hareket, büyük bir takipçi kitlesi yakaladı. Öyle bir noktaya geldi ki hareket bir grup insan hareketi takip edip eğlenirken bir grup aşırı sağcı topluluklar ise bu teoriyi kendi komplo teorileri içinde değerlendirmeye başladı. Birds Aren’t Real’ın şu anda Instagram’da 397 bin, Twitter’da 93 bin, TikTok’ta 787 bin takipçiye sahip.
Peter McIndoe, başta yaptığı şeyin ne olduğunu bilmeyen 23 yaşındaki bir genç olarak eğlenmiş, gülmüş ve karakterini geliştirmeye devam etmiş. Sürekli karakterden çıkmadan kamera karşısına çıkan ve rolünü devam ettirirken performansının dadaizm kapsamın olduğunu ve bir anlamda kayfabe yaptığını görmüş.
Topluluk, amaç ve kimlik
Demokratların bebek yediğini düşünen, pizzagate, Killary Cliton gibi terimleri ortaya atan bir atmosfer içerisinde aşırı sağcı gruplar bu tip komploları üretmeye ve bunları beslemeye eğimliler. Peter McIndoe’nun Birds Aren’t Real ile bireylerin özünde üç temel şeye ihtiyaç duyduğunu anlamış; topluluk, amaç ve kimlik. Amerikan toplumunda bireyler kendilerini ait hissedecekleri birer topluluk bulamıyor, kendi kimliklerini yaratıp amaçlarını keşfedemiyorlar. Amerikan kültürünün sistematik düzeni bireyleri bu tip cemiyetler içinde anlam aramasına neden oluyor. Ve Peter bunun sistematik bir sorun yarattığını ve bu nedenle insanların daha uygar ve bireyleri destekleyen topluluk, amaç ve kimlik kavramları sunmasının önüne geçtiğini söylüyor.
@birdsarentrealwhat the government doesn’t want you seeing♬ original sound – House of Highlights
Z nesli perspektifinden post-truth gerçekliği
Günümüzdeki toplumsal sorunları düşünürken Peter McIndoe, en az konuşulan fakat her şeyin temelinde olan gerçekliği andı; internet çağı ve internetin içinde yaşıyor olmak. Z nesli, kendini tamamen internetin içinde bulduğu ve böyle büyüdüğü için farklı yaşamları görmedi ve deneyimleyemedi. İnternete girdiğimiz anda insanlığın yaptığı hem muhteşem hem de felaket şeyleri bir arada görebiliyoruz. Her pozitif ve negatif duyguyu da en uç noktalarda görmeye devam ediyoruz. İnsan beyninin çalışma şekli değişmeye başlıyor. Yankı odalarının yarattığı etki ve topluluk kavramının yaşadığı dönüşüm internetin böyle çalışmasını sağlıyor. Ve bu bir kısır döngü.
Şu anda insanlık olarak internette “freestyle” yapıyoruz. Artık kimse tam olarak ne yaptığını bilmiyor. Kurumlar veya enstitüler tarafından hakikat veya koruma da yok. Herkes kendi yolunu çizmeye çalışıyor. Ancak madalyonun diğer yüzünde hakikat olmasa da arşiv var. Arşiv sayesinde herkes tarihi, geçmişi okuyup takip edebiliyor. Neyin ne şekilde gerçekleştiğini anlayabiliyor. Ve günümüzde hakikat ötesi (post-truth) kavramlarını tartışıyoruz ancak hakikat hiçbir zaman bir standart olmamıştı. ABD’nin kurulma sürecine baktığımız zaman orada da şeffaflık, hakikat, adaletten söz etmek mümkün. Keza tarihin tamamına baktığımızda bir hakikat olduğunu ve bu şekilde aktarıldığını savunmamız gerçekçi olmayacaktır. ABD kurulurken üretilen anlatılar ile siyahların o dönemde perspektifinden yaşananlara baktığımızda birbirinden farklı gerçeklikler görebiliriz.
@birdsarentreal #birdsarentreal ♬ original sound – Birds Aren’t Real
@birdsarentreal @itsdanielmac found us on the road. Welcome to the movement, partner! #birdsarentreal #whatdoyoudoforaliving ♬ original sound – Birds Aren’t Real
@birdsarentreal♬ original sound – Birds Aren’t Real
Görsel: Instagram