Hepimizin korkuları var. Korkusuz sadece bir süper kahraman adı olabilir gerçek hayatta, korkusuz kimse olamaz ama. Bazıları korkunun insan üretimi bir duygu olduğunu söyleyebiliyor. Benim içinse korku insanı insan yapan ilk duygu. Korkmak bizi alet kullanmak gibi akıl kullanmaya itiyor. Korku ders almamızı ve öğrenmemizi sağlıyor. Yine tabii son iki cümlede benim kişisel fikirlerim. Tabii bazen bu korkular başa çıkacağımızdan çok olmaya başlıyorlar. Yatağın altındaki canavardan, gece yolda yürürken arkamızda biri var hissinden, karanlıkta duyulan tıkırtılardan, ani ışık ve seslerden korkma… Korkmayın ama, modern hayatın stresi biraz fazla geliyor olabilir. BAT Collective’in canlandırma animasyonu “Shock Therapy” de korkularıyla farklı bir şekilde yüzleşmeye karar veren Jim hakkında.
Korkuların Üzerine Gitmek mi Yoksa Çığlık Atıp Aksi Yöne Koşmak mı?
Jim bizim gibi. Aslında her şeyden korkabilecek kadar yorulmuş. Ama artık korkmaktan da yorulmuş Jim. Ben demiyorum animasyonun anlatıcısı ve yaratıcıları diyor. Jim animasyonun başında anlatıcı tarafından tanıtılıyor bizlere, önce büyük küçük korkularından bahsediliyor. Sonrasında da Jim’in gördüğü şok terapiden bahsediliyor. Şok terapi sorunla defalarca yüzleşip o sorunu halletmek üzerine bir tedavi yöntemi. Bunu gören Jim ayaklanıyor ve gazeteye ilan veriyor. Tüm canavarları ve korkunç hayvanları evine onunla yaşamaya davet ediyor Jim. E canavarlar da durur mu? Anında eve yerleşiyorlar.
Animasyonun buradan sonrası giderek daha eğlenceli oluyor. Jim’in korkularıyla birlikte yaşaması ve her an onlarla yüzleşiyor olması sürekli onu çığlık çığlığa görmemizi sağlıyor. Yılan görüyor korkuyor, kurt uluyor korkuyor, hamburger canavar onun mısır gevreğini mideye indiriyor yine korkuyor. Günler geçiyor Jim korkuyor. Ama bir yerden sonra Jim korkmamaya başlıyor. Mesela bir canavar televizyon izlerken görüntüyü engelleyince Jim ona artık karşı koyup kafasına bir şeyler fırlatabiliyor yani “bak geliyo terlik çekebiliyor” canavara. Hikayenin sonunda da Jim’i ve korkunç arkadaşları mutlu bir son bekliyor zaten. Anlatmayalım ama az çok tahmin ettiğiniz doğrudur diyebilirim.
Bali Engel ve Matthieu Landour ikilisinin ikisi de ödüllü yönetmen. Zaten bu kısa da ödüllere doymamış. İkilinin bu animasyonu hayata geçirmesi 2 yıllarını almış. Fakat ortaya çıkan bu 7 dakikalık animasyonun eğlencesi gerçekten bol. Kendini pembe tuvalet kağıtlarına saran mumya tatlı bir detay mesela. Ya da üç başlı yılanın mısır gevreği yemeyi seviyor oluşu da güzel. Aslında bir açıdan da korkularımızın ne kadar bizden olduğunu gösteriyor. Yani korkularımızla aslında ortak zevklerimiz var gibi ufak bir kısadan hisse de çıkıyor bizlere.
Görsel: Vimeo