Çin’deki internet sansürünün boyutlarının kendini aştığını biliyoruz ve takipteyiz. Elbette bu sansür anlayışı birçok yaratıcı endüstriyi de vuruyor, örneğin film endüstrisi. Her kriz bir fırsat oluşturur, buradaki durum da aynı, yol açtığı şey Çin’de sansür danışmanlığının ortaya çıkıp gelişmesi. Holywood, dünyanın endüstrideki en büyük ikinci ikinci pazarını kaybetmek istemiyor ve her filmini Çin’de vizyona sokmak istediğinde SARFT (bizdeki RTÜK) engelini aşabilmek için sansür danışmanlığı hizmetine başvuruyor. Hukuken tüm incelikleri bilip sansürün boyutlarını iyi analiz edip filmin vizyona girmesi için doğru kanaldan gitseniz bile SARFT’nin son anda tekrar atağa geçme yetkisi yüzde yüz.
Tüm dünyanın izlemiş olduğu bir filmin Çin’de vizyona girmesi çok uzun süreler alabilir, bu da endüstri için dev kayıp anlamına geliyor. Bu sansür danışmanlığı hizmetini alan film stüdyoları yapımlarını sansürsavar (şu an uydurdum) yani sansür riski minimum şekilde yazmak konusunda hassas davranabilirler, ama önemli olan film çekim aşamasına geldiğinde yapımcı ve yönetmenlerin de aynı dikkati ve hassasiyeti göstermeleri, çünkü danışmanlık çerçevesinde SARFT’den paçayı sıyıracak şekilde planlanmış filmler plana uygun gitmezse SARFT asla geri adım atmıyor.
Aklınıza gelebilecek -hatta hiç gelemeyecek- bir detay bile Çin’deki sansüre yakalanmanıza sebep olabilir. Karate Kid’de karakter Çinli olduğu için yapımcılar detayları değiştirmek durumunda kaldı, Kung Fu Panda’da ana karakterden dolayı yine aynı problem yaşandı. Men in Black’ın yaklaşık 15 dakikası montajlandı ve kesildi.