SXSW sahnesinde bu yıl öne çıkan oturumlardan biri, Bluesky CEO’su Jay Graber’ın katıldığı “The Future of Social Media” paneliydi.
Bu oturumda Graber, sosyal medyanın bugünkü tıkanmış / sansürlenebilen yapısına alternatif olarak, açık kaynaklı ve kullanıcıların kendi deneyimlerini özgürce şekillendirebildiği, söz sahibi olduğu bir sosyal medya protokolü olan Bluesky‘dan bahsetti.
İki yılda 32 milyonu aşan kullanıcıya ulaşan Bluesky, X platformunda art arda gelen sansür ve hesap kapatmaların ardından Türkiye’de de hızla tercih edilmeye başlandı. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye App Store’da en çok indirilen sosyal ağ uygulaması haline geldi.
Bluesky Nasıl Farklı?
Bluesky sadece bir uygulama değil, herkesin kendi sosyal medya evrenini yaratabileceği açık bir protokol. Açık kaynaklı yapısı sayesinde kimse platformu satın alıp keyfince şekillendiremiyor, kendi kurallarını dayatamıyor.
Graber’ın “Bluesky is billionaire-proof” demesi boşuna değil. Bluesky’nin bu vizyonu yalnızca teknik değil; politik bir duruş da içeriyor.
Kullanıcılar dilerse platformu “fork”layabiliyor, yani kendi versiyonlarını yaratabiliyorlar. Graber’ın verdiği örnek “Diyelim ki uygulamayı tamamen reklamla doldurduk ya da kullanılamaz hale getirdik. GitHub’dan protokolü indirip kendi arayüzünüzle, kendi versiyonunuzu çalıştırabilirsiniz.” Kendi versiyonunuzu yaptığınızda protokolde kullanılan kimlik, takipçi ya da içeriklerin hiç birinde kayıp olmuyor.
Tüm arkadaşların Instagram’da olduğu için sen de oradasındır. Tüm sosyal bağlar, veriler, etkileşimler bir platforma hapsolur. O platform kuralları değiştirirse, sen de mecburen uymak zorunda kalırsın. Jay Graber’ın “network effects without a platform” (platform olmadan ağ etkisi yaratmak) ile tanımladığı Bluesky’da ise herkes aynı protokolde olduğu sürece farklı uygulamalar kullansalar bile aynı veri havuzunu kullandıkları için bağlantıda kalmak mümkün oluyor.
İlk Kullanıcılar
Jay Graber’ın anlattığına göre, platformun ilk kullanıcıları daha çok geliştiriciler, gazeteciler, sanatçılar ve bilim insanları gibi teknolojiye meraklı kişilerdi. Yani sosyal medyanın geleceğini test etmeye istekli, deneysel bir topluluk.
Özellikle protokole kısa video ve görsel içerik desteği geldikten sonra spor toplulukları, bilim ve akademi odaklı içerik üreticileri, hayvan severler ve mizah ve deneysel içerik üreticileri öne çıkmaya başlıyor.
Kullanıcıların oluşturduğu bazı özel “feed”lerden de örnek veriyor (şu anda bu feedlerin çoğu aktif değiller)
- Quiet Posters → Sessiz kalan ama önemli paylaşımlar yapan kullanıcıları öne çıkarıyor.
- Ketchup → Son 24 saatin en popüler postlarını listeliyor.
- Moss Feed → Sadece yosun ve orman fotoğrafları gösteriyor.
- Flushes → Tuvalete girerken NFC etiketiyle paylaşım yapan mizahi bir mikro sosyal ağ
Moderasyon Nasıl İşliyor?
Jay Graber’a göre: “Moderasyon aslında yönetişimdir. Topluluğun kendi kurallarını belirleme hakkıdır.” Bluesky’de moderasyon sistemi, farklı servislerin birlikte çalıştığı modüler bir yapıda.
1: Varsayılan Moderasyon (Bluesky Moderation Service)
Taciz, spam ve nefret söylemine karşı temel koruma
2: Topluluk Tabanlı Etiketleyiciler
Kullanıcılar veya geliştiriciler, içerikleri otomatik olarak işaretleyen ve filtreleyen servisler oluşturabiliyor:
- AI Art Labeler → Yapay zekâ ile üretilmiş görselleri etiketliyor.
- Politics Labeler → Politik içerikleri filtreliyor; görmek isteyen açıyor, istemeyen kapatıyor.
Bu sistemin kalbinde, açık kaynaklı moderasyon altyapısı olan Ozone bulunuyor.
Yani dileyen herkes kendi etik anlayışına uygun içerik filtreleme servisi yazabiliyor.
3. Kullanıcı Taraflı Güvenlik Araçları
- Yalnızca takip ettiklerin yorum yapabilmesi
- Alıntılanmayı kapatabilme (quote post).
- Belirli etiketleri tamamen görmezden gelebilme
Her kullanıcı bu araçları kullanarak kendi dijital sınırlarını çizebiliyor.
Toksik Etkileşimlerle Mücadele
Graber burada önemli bir ayrım yapıyor: “Algoritmalar kötü değil. Ama tek bir algoritma dayatıldığında toksiklik başlar. Biz alternatif sunuyoruz.” Yani sorun “algoritma” değil, tek ve şeffaf olmayan bir algoritmanın herkese dayatılması.
Bluesky, bu sıkışmayı çözmek için “kendi maceranı seç” modelini öneriyor. Sosyal medya deneyimin neye benzeyecek, onu sen belirlersin. Kavga mı istersin, kedili görseller mi? Algoritma mı beğenmedin? Kendi algoritmanı yaz ya da yazanı bul.
Bu anlayışla protokolün bazı özelliklerini dile getiriyor
- Yanıtları sadece takip ettiklerinle sınırla
- Quote post’u (alıntılayarak gönderi) kapat
- Tartışmalı etiketleri gizle
- Kendi moderasyon servislerini (labeler) seç
Kısaca Bluesky’da Neler Var, Neler Yapabilirsin?
1. Akış (Feed) Seçimi – “Choose your own feed”
“Bazı insanlar sadece bilim haberleri görmek istiyor, bazıları sadece kedi fotoğrafları, bazılarıysa politik tartışmalara girmek istiyor. Biz, herkesin kendi akışını seçebildiği bir sistem kurduk.”
Bu sistem sayesinde:
- Uygulama içinde farklı feed’ler arasında gezebiliyorsun.
- Hatta kendi kurallarınla özel bir akış (custom feed) yaratabiliyorsun.
- Bu da kullanıcıya algoritma üzerinde gerçek bir kontrol veriyor.
2. Moderasyon Tercihleri – “Choose your own labels”
“Moderasyon kuralları sabit olmak zorunda değil. Bazıları politik içerik istemiyor, bazıları yapay zekâ üretimi görselleri filtrelemek istiyor. Biz bu kararı kullanıcıya bıraktık.”
Yani:
- Dilersen politik içerikleri etiketleyen labeler’ı açarsın, istemezsen kapatırsın.
- AI görselleri filtreleyen sistemi istersen kullanırsın, istersen hiç umursamazsın.
- Hatta kendi etiketleme sistemini bile geliştirebilirsin.
3. Algoritma Seçimi – “Choose your own algorithm”
“Sadece içerik değil, içerik sıralaması da senin kontrolünde. Biz herkese aynı algoritmayı dayatmıyoruz.”
Kullanıcı:
- Varsayılan algoritmayı kullanabilir,
- Alternatif algoritmaları seçebilir,
- Veya teknik bilgisi varsa kendi algoritmasını yazabilir.
Bu özellikle “toksikleşen” sosyal medya ortamlarında çok önemli bir avantaj sağlıyor. Jay Graber, burada şunu söylüyor:
“Eğer bir algoritma ortamı toksikleştiriyorsa, kullanıcı başka bir algoritmaya geçebilir. Platformu terk etmesine gerek yok.”
4. Etkileşim Deneyimi Seçimi – “Choose your own drama level”
“Atışmalı bir sosyal medya mı istiyorsun, yoksa sessiz sakin arkadaş sohbetleri mi? Seçim senin.”
Kullanıcıya sunulan özellikler:
- Sadece takip ettiğin kişilerin yanıt verebilmesini sağlama,
- Alıntı (quote post) özelliğini kapatma,
- Belirli içerik türlerini tamamen gizleme…
Yani sosyal medya deneyiminin drama seviyesini ayarlayabiliyorsun.
Bluesky Nasıl Gelir Elde Ediyor?
Bluesky’de geleneksel reklam modeli yok. Kullanıcılar hedeflenerek reklam gösterilmiyor, algoritma etkileşimleri artırmak için manipüle edilmiyor. Jay Graber konuşmasında kullanıcıların bir hizmetin gerçekten işine yaradığını hissetmeden para ödemesini istemiyor.
Gelecek için ise;
- Bluesky, altyapısını kullanan geliştiricilerin ve hizmet sağlayıcıların abonelik temelli servisler sunulabileceğini
- İçerik üreticileri için doğrudan bir kazanç modelinin henüz olmadığını, ancak geliştiricilerin bu protokol üzerine kurdukları uygulamalarda kendi ödeme sistemlerini entegre edebileceklerini belirtiyor.
Çok “Boş” Hissi
Bluesky başlangıçta çok “boş” hissedilebilen bir ortam. Çünkü algoritma seni yönlendirmiyor, içerik keşfi senin elinde. Bluesky’a yeni katıldığınızda ilk anda içeriksiz ve yönsüz bir ortamla karşılaşmak yerine, ilgi alanlarınıza göre önerilen kullanıcılar ve içerik akışlarıyla dolu birkaç tematik başlangıç paketleri öneriyor. Biri seçildiğinde, uygun kullanıcılar ve feed’ler otomatik olarak takip listesine ekleniyor. Bu listeyi sonradan düzenleyebiliyor, çıkarabiliyor ya da yeni feed’ler keşfedebiliyorsun. Süre içinde takip ettiğiniz tüm kişi, feed içeriklerini QR kod ya da link ile arkadaşlarınız ile paylaşmanız da mümkün.
Graber’ın sunumunun tamamını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz: