Daha önce mantar ya da bakteri ile yetiştirilen ayakkabılara, kasklara, gelinliklere ve mimari unsurlara rastlamıştık. BioHybrid Device olarak adlandırılan kontrolör ise bu biyolojik yetiştirme/biyofabrikasyon tekniğinin dijital bir ürün için uygulandığı bir örnek olarak dikkatleri üzerine çekti. Vivien Roussel, Madalina Nicolae ve Marc Teyssier tarafından tasarlanan cihaz, SCOBY (a symbiotic culture of bacteria and yeast / bakteriden ve mayadan oluşan simbiyotik bir kültür) kullanılarak yetiştirilmiş. İletken elemanları, sensörleri ve output bileşenleri, doğal büyüme süreci sırasında cihaza entegre edilmiş.
Proje, biyofabrikasyon tekniklerini benimseyerek sürdürülebilir, etkileşimli teknolojilerin geleceğine dair öngörüler sunuyor; gelişen, uyum sağlayan ve sonunda biyolojik olarak parçalanabilen cihazlar öneriyor.
Biyofabrikasyonla üretilen etkileşimli cihazlar dönemine mi giriyoruz?
BioHybrid Device, oyun dünyasına yönelik bir ürün olsa da projenin amacı aslında oyun dünyasının çok ötesine uzanmak. Günlük yaşamın çeşitli yönlerine entegre olabilecek biyolojik olarak geliştirilmiş etkileşimli cihazlar için bir proof of concept (konsept kanıtı ya da daha yaygın ismiyle kavram kanıtı) olarak hizmet ediyor. Biyofabrikasyon yoluyla üretilen klavyeleri, giyilebilir cihazları ve hatta mimari bileşenleri hayal etmemizi istiyor. Teknolojiyi inşa etmek yerine büyütmenin, yeni bir malzeme inovasyonu çağının kapısını açma potansiyeli taşıdığını gösteriyor.
BioHybrid Device, teknolojik nesneleri nasıl yarattığımızı, onlarla nasıl etkileşim kurduğumuzu ve elden çıkardığımızı yeniden tanımlayan işlevsel bir eser ve bir tür provokasyon. Organik dokular ve fütüristik tasarımın birleşimi olan dokunsal ve estetik nitelikleri, geleneksel plastik denetleyicilerle tam bir tezat oluşturuyor. Sürdürülebilir uygulamalara olan acil ihtiyaçtan yola çıkan cihaz, canlı ve cansız sistemleri birleştirerek etkileşimli tasarımın sınırlarını zorluyor. Formların doğal olarak gelişmesini sağlayan biyolojik süreç olan morfogenez, merkezi bir üretim ilkesi haline geliyor ve denetleyicinin inşa edilmesi yerine “büyütülmesine” olanak tanıyor. Büyüme süreci boyunca elektriksel olarak etkileşimli bileşenler içeren bu hibrit yaratım, organik ve yapay, canlı sistemler ve dijital üretim arasındaki çizgileri bulanıklaştırıyor.
Onlarca yıldır teknolojik yenilikleri şekillendiren paradigmaları sorgulama zamanı
BioHybrid Device, ekstraktif üretimden rejeneratif süreçlere geçişi temsil ediyor, onlarca yıldır teknolojik yenilikleri şekillendiren paradigmaları sorguluyor. Hem tasarımcıları hem de kullanıcıları günlük nesnelerdeki biyofabrikasyonun potansiyelini düşünmeye zorluyor. Bizleri şu soruları sormaya favet ediyor: Teknoloji çevreyle kusursuz bir şekilde birleşebilseydi neler olurdu? Teknolojik arayüzlere ilişkin algımızı nasıl değiştirebiliriz? Bu tür yaşayan sistemler tasarlamanın getirdiği sorumluluklar nelerdir?
Cihaz; biyotasarım, spekülatif tasarım ve döngüsel ekonomi gibi güncel hareketlerle uyum içinde. Dijital ve biyolojik üretimi birleştirerek, insanlar, makineler ve doğa arasındaki sınırların ortadan kalktığı insan sonrası bir gelecekte teknolojinin rolü hakkında diyaloğa davet ediyor. Bu proje aynı zamanda ilişkisel tasarım felsefelerinden de yararlanıyor ve teknolojinin ekolojik ve ilişkisel sistemlere entegrasyonunu araştıran Yuk Hui ve Ron Wakkary gibi düşünürlerden ilham alıyor. Vivien Roussel, Madalina Nicolae ve Marc Teyssier, yaşamı üretim sürecine dahil ederek, nesnelerin durumunu çevrelerindeki aktif katılımcılar olarak yeniden çerçeveliyorlar.
Görsel: BioHybrid Device