Birkaç gündür sosyal medya bir filmle çalkanlanıyor. Danimarkalı televizyon kanalı TV2 için hazırlanan “All That We Share” (Paylaştığımız her şey) isimli bir film bu. Film; tam da Trump’ın Müslüman göçmenleri hedef aldığı şu günlerde herkesin bir yerlerine dokunmuş, ilaç gibi gelmiş olacak ki her kesimden, her milletten insan tarafından paylaşılıp duruyor. Unuttuğumuz bazı şeylerin hatırlatılmasına ihtiyacımız vardı belki de…
Film; insanları kutulara hapsetmekten, çerçeveler ardına koymaktan bahsediyor. Açılışında, bir grup insanın yere çizilmiş bir kutuya doğru ilerlediğini görüyoruz. Dış ses, ötekileştirmenin ne kadar kolay olduğunu hatırlatıyor. Burada biz, burada onlar… Sonra ayrımlardan ve uçurumlardan bahsediyor, bizi birbirimizden uzak tutan farklardan; şehirliler – köylüler, yüksek gelirliler- düşük gelirliler, dindarlar-dindar olmayanlar… Bu kutuları yaratmak da, insanları oralara koymak da zor değil diyor film. Ancak sonra, paylaştığımız şeyleri de anımsatıyor. Şehirden de gelsek köyden de, üvey çocuklarımız olabileceğini söylüyor mesela. Ya da gelir durumu fark etmeksizin ölümden sonra yaşama inanabileceğimizi anlatıyor. Veya herkesin dans etmeyi ne kadar da sevdiğini söylüyor. Yaratılan o büyük uçurumlar arasında paylaşılan o küçük şeylerin ne kadar önemli olduğunu, bizi insan yapanın etiketler değil; paylaştıklarımız olduğunu ve aslında ayrımların anlamsızlığını yüzümüze çarpıyor böylece.
Ayrımcılığa Karşı Beraberlik
2016 yılından hatırlayacağınız, !f İstanbul “Hayatta kalanlar birleşin!” filmine benzer bir yapısı olan film; etkileyici ve önemli bir çalışma. Özellikle zamanlama düşünüldüğünde, dünyada yükselen ayrımcılık dalgaları içerisinde çok değerli bir anımsatıcı. Dünyanın yanı sıra ülkemiz için de çok anlamlı çünkü ülke olarak biz de biz-onlar ayrımlarını çok seviyoruz ne yazık ki. İnsanları benim gibiler ve benim gibi olmayanlar diye ayırıp, düşmanlar yaratıyoruz. Bu film de o çok sevdiğimiz ötekileştirmelere karşı tavrıyla belki de tam ihtiyacımız olan duruş.
Videonun mesajını hepimiz görmeyi başarabilir miyiz bilmem ama belki bir gün… Belki bir gün “Ya aslında hepimiz insanız!” demeyi başarırız dünyaca. Başaramazsak; bölüne bölüne yok olacağız sanırım.
Görsel: YouTube