“Stres Testi” (Stresstest) adını taşıyan serginin küratörleri; Nicola Borgmann, Elisabeth Endres, Gabriele G. Kiefer ve Daniele Santucci. Kentsel iklim değişikliğini “fiziksel ve psikolojik bir deneyime” dönüştüren sergide zıt stres ve rahatlama odaları yer alıyor.
“Stresstest, kentsel iklimin gelecekteki gerçekliğini fiziksel ve psikolojik bir deneyime dönüştürüyor; mimarlık ve peyzaj planlamasının iklime dirençli şehirler yaratabileceğini – ve yaratmak zorunda olduğunu – göstermek istiyoruz. Aşırı sıcak hava dalgaları yeni norm haline geliyor. Eğer şimdi harekete geçmezsek, bu durum günlük yaşamımız, altyapımız, ekonomilerimiz ve sağlığımız için ciddi sonuçlar doğuracak.”
Sağlık, ekonomi, altyapı ve günlük yaşam üzerinde ciddi sonuçları olacak
Pavyonda, iklimin şehirler üzerindeki etkisini ve olası bazı çözümleri göstermek amacıyla zıtlık oluşturan iki oda yer alıyor. Karanlık ve ürkütücü stres odasında, sanatçı ikilisi Rasthofer/Neumaier tarafından yapılmış büyük bir metal heykel bulunuyor. 50 metrekarelik metal parça, tavanlardan sarkan ısıtma matlarıyla yapay olarak ısıtılan dar bir alan oluşturuyor. Bu matlar, pavyonun çatısındaki güneş panelleri tarafından besleniyor. Metal heykel, pavyon ziyaretçilerine yansıyan ısıyı artırıyor ve yoğunlaştırıyor. Odaya yerleştirilen kızılötesi kameralar, ziyaretçilerin ısı haritalarını kaydediyor ve bu haritalar odanın duvarlarına yansıtılıyor.
Küratörler, bu deneyimin ziyaretçilere şehirler ısındıkça insanların karşılaşacağı zorluklara dair fiziksel bir farkındalık kazandıracağına inanıyor. “Sergimiz, pavyonu bireysel bir stres testine dönüştürüyor. Her birimizi iklim stresinin gerçekleriyle yüzleşmeye ve henüz geç olmadan planlama ve inşa etme biçimimizi yeniden düşünmeye davet eden bir test.” diyorlar.
Stres odasının tam karşısında, küratörler şehirlerin sıcaklığını azaltmak için kullanılabilecek stratejileri göstermek için sakin bir stres atma odası yaratmış. Aydınlık alan, büyük beyaz saksılarda üç adet yaygın gürgen ağacı içeriyor. Bu ağaç türleri, fırtınaya ve kuraklığa dayanıklılıkları nedeniyle seçilmiş.
İki mekan arasında şehirlerin daha sıcak hale gelmesinin etkilerine odaklanan bir film gösteriliyor.
“Hem aşırı sıcak ve sıkışıklığı, hem de serinlik ve sakinliği fiziksel olarak deneyimleyerek, ziyaretçilerin iklim stresini sadece zihinsel düzeyde değil, fiziksel olarak da hissetmelerini umuyoruz. Stres ve rahatlama alanları arasındaki bu duygusal ve duyusal geçiş, dayanıklı planlamanın aciliyetini somut ve anında hissedilir kılıyor.”
Küratörler, Dezeen’e yaptıkları açıklamada şunları söylüyor: “Hepimiz bu konunun aciliyeti biliyoruz. Şehirlerimizin yaşanabilirliğini korumak için gereken temel stratejiler de gayet iyi biliniyor. Bunlar karmaşık şeyler değil: yerel yönetimler geçirimsiz yüzeyleri açmak, iklime uyumlu yağmur suyu sistemleri kurmak, kamusal alanlarda gölgelendirme ve havalandırmayı sağlamak zorunda – ve her şeyden önemlisi, ağaçların hayati rolünü kabul etmek zorunda. Ne yapılması gerektiğini hepimiz biliyoruz, peki neden hâlâ tereddüt ediyoruz? Belki de en kritik mesele, krizin gerçek aciliyetinin kolektif bilincimize henüz tam anlamıyla yerleşmemiş olması. Gerçekten harekete geçebilmek için bu aciliyeti hissetmeye başlamamız gerekiyor.” diyor küratörler.
Fotoğraflar: Patricia Parinejad