Google’ın, popüler bir ifadeyle, “yapay zekaya halüsinasyon gördürten” algoritması Deep Dream ile ortaya çıkan çalışmalar ilk zamanlarda büyük ilgi uyandırmış ve gelecekte sonunun nereye gidebileceğine dair çeşitli tartışmaları beraberinde getirmişti. Şimdi algoritmayla çıkan sayısız deneme gözümüzde, olağan olarak, pek normalleşti; fakat bir taraftan aklımızda algoritmayı sistematik şekilde ilk kez kullanan C.M. Kösemen‘in sanal sinir ağlarıyla yapılan çalışmaların bu ölçekle sınırlı kalmayacağını belirten sözleri kalmıştı. Boya darbeleri, çizgi hatları ve belli sanat akımlarındaki teknik özellikleri öğrenmiş algoritmaların gelecekte sanatçıya iyi bir asistan olarak eşlik edeceğini düşünen Kösemen’in haklı olduğunu gösteren yeni bir araştırma yapıldı.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan araştırma, görsel algının biyolojik süreçlerini taklit ederek geliştirilen yapay modellere yüksek algı kalitesine sahip sanatsal görselleri öğretme fikrine dayanıyor. Amaç sanatsal görseller yaratan bir algoritma elde etmek.
Vincent van Gogh, Edward Munch ve Pablo Picasso’nun görsel tarzları öğretilen algoritma gelişigüzel görselleri bu doğrultuda yorumlamış. Algoritmanın Almanya’da çekilmiş bir sokak görselini her bir sanatçının tarzına göre yorumlaması benzerlik açısından oldukça iyi.
Stanford Üniversitesi’nde Machine Learning üzerine doktora yapan Andrej Karpathy’nin bir süreliğine Twitter hesabında paylaştığı Gandalf fotoğrafıyla bir portre yapılan testler de, algoritmaların insanların sanatsal görsel yaratımı ve algısını anlayabilme seviyesi için hiç fena bir başlangıç olmadığını ortaya koyuyor*. Efsanevi sanatçılar dışında basit çizimlerin yaratım algısını kavrama konusunda da algoritmanın iyi sonuç verebildiği söylendi.
Efsanevi sanatçıların çalışmalarını eğitimli gözler tarafından bile neredeyse ayrımı yapılamayacak şekilde kopyalayabilen sanatçıların tahtını bir gün algoritmalar mı alacak, gibi farklı uçlara gidebilecek soruları şimdiden biriktirebiliriz.
Manşet görseli: Mashable