Marka maskotları, uzun yıllar boyunca yalnızca çocuklara hitap eden eğlenceli figürler olarak görülse de, pazarlama dünyasında güçlü bir stratejik araç. Buna rağmen birçok marka, kimliğini üzerine inşa ettiği bu figürlerden yıllar içinde bir bir vazgeçti. Tam iki yıl boyunca maskotların yükselişi, kayboluşu ve yeniden doğma ihtimali üzerine çalışan stratejist ve tasarımcı Stef Hamerlinck‘in yayınladığı belgesel “Are Mascots Back?”, bu figürlerin markalaşmadaki rolünü geçmişten bugüne mercek altına alıyor; sessizleşen maskot trendinin nedenlerini ve yeniden yükselişe geçme potansiyelini tartışmaya açıyor.
Ipsos‘un yaklaşık 2000 reklamı inceleyerek hazırladığı araştırmaya göre, marka maskotları logolardan ya da sloganlardan beş kat daha fazla dikkat çekiyor. Yani Cheetos’un Chester’ı veya KFC’nin Albay Sanders’ı gibi figürler yalnızca eğlenceli değil; aynı zamanda etkili. Hamerlinck’in sorduğu soru da tam olarak bu noktaya dair: “Madem maskotların bu kadar etkili oldukları tekrar tekrar kanıtlandı, öyleyse neden ortadan kayboldular?”
Maskotların geri dönüş potansiyeli ve yeni nesil dijital olanaklarla nasıl evrilebileceği sorgulamasında Hamerlinck’e sektörün önde gelenlerinden Paul Feldwick, Jenni Romaniuk, Orlando Wood ve Phil Barden gibi isimler eşlik ediyor.
Bugünün markaları için eğlenceli, akılda kalıcı ve teknolojik olarak erişilebilir karakterlerin ne denli geniş çaplı stratejik bir alan sunduğunu hatırlatan “Are Mascots Back?”, maskotların sadece geçmişin renkli hatıraları değil, geleceğin dikkat ekonomisinde hâlâ güçlü oyuncular olduklarını gösteriyor. Duolingo’nun agresif baykuşu ve sosyal medyada hızla yayılabilen maskot anlatıları, bu dönüşüm sadece mümkün değil, çoktan başlamış olduğunun da kanıtı.
Görsel: Linkedin