İnsanlık yangınları, selleri, kuraklığı, kıtlığı, salgınları, göçleri, savaşları ve yapay zekânın tehditkar etkilerini aşıp hayatta kalabilirse nasıl bir gelecekte yaşayacak? Bu kadar çok belirsizlikle dolu karanlık bir geleceği hayal etmek zor. IKEA ise her şeye rağmen hayatın devam edeceği ve güzel olacağı fikrine bağlı kalmayı tercih ediyor. Bunun nasıl olduğunu göstermek için de 2030’daki yaşama dair üç benzersiz tablo sunuyor. Her bir tablonun merkezine de farklı hikayeleri olan insanlar yerleştiriyor.
Şirketin IKEA Life at Home 2023 raporuna göre insanlar çoğunlukla mali durumları ve sağlığı konusunda endişeleniyor. Yine bu rapora göre değerler çoğu zaman araçlarla çatışıyor. İnsanların %48’i, artan hayat pahalılığının, iklim değişikliğine yanıt vermek için daha fazlasını yapmalarını çok maliyetli hale getirdiğini iddia ediyor. %20’si “kendi gıdamızı yetiştirmek ve kendi enerjimizi toplamak istiyoruz” diyor. Bu arada akademisyenlerin, danışmanların ve araştırmacıların da gelecek hakkındaki görüşlerini almışlar.
IKEA’nın gelecek senaryolarında iki rahatsız edici eğilim göze çarpıyor
IKEA’nın Küresel Öngörü Lideri Maria Jeansson, “Kimse geleceğin tam olarak ne olacağını bilmiyor, bu yüzden farklı görünen potansiyel durumlardan bazılarının neler olabileceğini düşünüyoruz” diyor. Büyük resme bakıldığında ise IKEA’nın tahminleri arasında iki rahatsız edici eğilim göze çarpıyor. Bunlardan biri Giderek daha öngörülemez hale gelen çevresel ve politik iklim. Diğeri ise insan işlerini yapma konusunda her geçen gün daha becerikli olduğunu kanıtlayan yapay zekâ sistemleri.
IKEA’nın 2030 tahminlerine, yakından bakalım:
Hareket Halindeyken Ev
Ikea’nın 2030’daki hayata dair ilk senaryosu “hareket halindeyken ev”. Bu senaryo, “Kalıcı bir nokta haline gelmediğinde ev nedir?” sorusuna yanıt veriyor. Konsept, Seul’ün kıyısında yaşayan, ancak su baskını nedeniyle geçici olarak bir apartman dairesine yerleşen Jin adında genç bir adamın hikayesine odaklanıyor.
Jin, sudan ve sıcak hava dalgalarından kaçmak için yer değiştirmeye alışkın. Küresel çapta kapsül ev kiralama işi yapıyor ve kendisi de sık sık taşınıyor. İşinin ve sosyalleşmesinin büyük kısmını çevrim içi olarak gerçekleştiriyor. aşağıdaki görsel hologramlar kullanılarak yapıla sosyalleşmeyi temsil ediyor. Jin’e ev hissi veren şey “kişiselleştirilmiş bir yapay zeka danışmanı”nın olması. Bu yapay zeka danışmanının en temel görevlerinden biri, sınırların ara sıra açılıp kapandığı durumlarda seyahat etmenin masraflarıyla ve karmaşıklığıyla uğraşmak. Böylece Jin’e yapay bir aidiyet duygusu sağlıyor. Bu durumda Jeansson’a göre ev bir emniyet ve güvenlik kozası haline geliyor ve sadece dijital altyapıya ve sistemlere bağımlı oluyorsunuz.
Bu konsept, çevrim içi video oyunlarının ve ev egzersizlerinin sosyal hayatımızın statükosu haline geldiği pandemi dönemiyle paralellik taşıyor. Jeansson, bu vizyonun Ikea’nın 2021 raporundaki bulgularla da uyumlu olduğunu söylüyor.
Dayanıklı/Dirençli Topluluk
Şimdi mega şehirlerimizin ve VR gözlüklerimizin dışında bir şeyler hayal edelim. IKEA yukarıda bahsettiğim raporunda insanların beşte birinin kendi enerjisini sağlamak ve kendi yiyeceğini yetiştirmek istediğini keşfetmiş. Şimdiden bazı toplulukların güneş enerjili mikro şebekeler etrafında geliştiğini görüyoruz. IKEA, gelecekte insanların akranlarıyla birlikte yaşayarak sosyal parçalanmayı nasıl önleyebileceklerini ve bu komünleri dirençli ve büyük ölçüde kendi kendine yeterli hale getirmek için biyotasarımdan nasıl yararlanabileceklerini hayal ediyor.
IKEA’nın konspetinde, Angela adında boşanmış bir kadın, Massachusetts’te yalnızca kadınlara yönelik bir konut topluluğuna katılıyor. Kaynak yapma gibi beceriler öğreniyor, topluluğun anaerobik atık sindiricilerinin geliştirilmesine yardımcı oluyor ve konut birimlerine güç üretmek için biyo-güneş enerjili duvar kağıtları yerleştiriyor.
Bakılan/Beslenen/Yetiştirilen Ev
IKEA’’nın üçüncü ve son konseptinde; İsveç’in kuzeyinde bir çiftlik evinde partneri ve iki çocuğuyla yaşayan bir okul öğretmeni olan Jamie ile tanışıyoruz. Cennet gibi bir hayat yaşıyorlar. Öte yandan insanların çevreyle uyum içinde yaşamasını gerektiren yeni hükümet düzenlemeleri sayesinde Jamie’nin ailesinin uyması gereken birçok kural bulunuyor.
Ikea, bu yaşam biçimini, bir çiftlikteki çevre dostu Jetgiller olarak tasvir ediyor. Zeminler ve mutfak yüzeyleri kendi kendini temizliyor ancak insanların su tasarrufu sağlamak için sis banyosu yapması gerekiyor. Evin yapay zekası Gaia, yiyecek alışverişlerinden enerji kullanımlarına ve sağlıklarına kadar her şeyi analiz ettiği için yardımcı bir asistan (ya da Büyük Birader varlığı) gibi görünebilir. Ve aile ziyarete geldiğinde – seyahatin daha az olduğu bir çağda misafir gelmesi nadir görülen bir durum – Jamie, kimsenin aşırı nesnelere sahip olmaması nedeniyle mantar bileşimlerinden ekstra mobilyaları 3B olarak basıyor.
Bu son iki senaryoda insanlar, şebekeden büyük ölçüde izoleler. Ayrıca gezegeni korumak adına yerel kaynakları kullanırken de inanılmaz fedakarlıklar yapmak durumundalar.
Ne dersiniz, bu yakın gelecek senaryolarını gerçekçi buldunuz mu?
Görsel: IKEA (Ingka Group)