Ülke olarak sürekli gündemimiz meşgul. Sınır ötesi operasyondu, kapatılma davasıydı, Ergenekon’du… Sıra başka şeylere gelemiyor, görece olarak daha önemsiz görünen konular hasır altı ediliyor. Aslında bu hasır altı edilen konular öyle büyük önem taşıyor ki…. Son günlerde giderek artan bir baskıyla gelen sansürü düşünelim mesela. En temel insan haklarını ihlal eden sansürün sinsice, güya çaktırmadan gelişi, bilgi alma özgürlüğümüzün kısıtlanması, neyi seyredip neyi seyredemeyeceğimize başkalarının karar vermesi…
Bunun sonu nereye gidiyor? Bugün televizyonlarda ve internette giderek artan baskılar kitaplara, sanata, filmlere de sıçrarsa halimiz ne olacak? Hiç düşünüyor muyuz? İnternet için bulmuşuz bir iki yol, halimize şükrediyoruz, “biz giriyoruz hala o sitelere” deyip kendimizce uyanıklık yapıyoruz. Peki, güzel de, o yolların önü kesilirse ne olacak? O yollarla girenler bir takım suçlamalara maruz kalırsa ne olacak? Hep yeni yollar mı geliştireceğiz?
Porno siteleri, Google groups, WordPress, YouTube derken… Sıra şimdi de Dailymotion’a geldi. Bunun sonu nereye gidecek, kendimize soruyor muyuz? Sansür, Türkiye’nin gündemindeki en önemli, en temel konudur çünkü bağımsız bilgiye ulaşamayan bir toplumda, en büyük yayın organlarının iktidarın elinde olduğu bir toplumda bilinçli kararlardan, bilinçli seçimlerden bahsedilemez. Bilgisiz kalan bir toplum, elindekiyle yetinmek zorunda kalacaktır, sorularına cevap alamamayı hayatının gerçeği haline getirecektir. Bu yüzden, sansür bir zihniyetin habercisidir ve çok geç olmadan dur demenin zamanı şimdidir. Kaldı ki biz reklamcıların hiç sesini çıkarmadığı bu zihniyetin bir başka yönü daha var. Eğlencesini geçelim, dünyadaki yeni reklamları, yönetmenlerin portfolyolarını, kısa filmleri ve bir sürü başka bilgiyi bir arada sunan bir arşiv, bir kaynak olmasının yanı sıra, video paylaşım siteleri bizler için aynı zamanda vazgeçilmez bir mecradır da. Özellikle günümüzde yükselen ve giderek önem kazanan, hatta reklamın geleceği olarak görülen viral ve gerilla pazarlama uygulamaları bu tip sitelerden beslenmekte ve yayılmaktadır.
Bu sitelere erişim engellendiğinde, hem reklamveren hem de reklamcılar açısından büyük sıkıntı yaratmaktadır. Ayrıca, geocities gibi web serverların toptan kapatılması da internetteki reklam alanlarını kısıtlamakta ve bazı sitelere verilen reklamların görülememesine sebep olmaktadır. Tüm bunlardan dolayı, bizim reklamcılar olarak, bu konuya bu kadar sessiz kalmamız ilginç. Hele ki sektör olarak, sesimizi çıkaracak, bangır bangır bir kampanya yapacak, insanları bilinçlendirecek güç, kaynak ve yeteneği ellerimizde tutarken bizim de herkes gibi DNS ayarları değifltirmeye eyvallah dememiz şaşırtıcı. Bu hepimizin hem mesleki hem de sosyal sorumluluğu değil midir? Neyi bekliyoruz? Önemli olan maddiyat değil diyorsak, prensipte karşıysak sansüre, o zaman durum ortada?
Mesele maddiyatsa da, sansür kazancımızı, işimizi de etkilemeye başlamıştır. Sansür insana hakarettir. Daha ne kadar sineye çekeceğiz?