Bugünlerde reklamları izlerken algılarımı serbest bırakıyorum ve bana neyi çağrıştırdıklarını düşünüyorum. Yani illa bir fikir benzerliği, çalma çırpma, esinlenme ya da kopyalama gibi isim koymaya gerek yok. En basit şekilde bu reklam bana bunu anımsatıyor gibi basit düşünebiliriz.
Reklam sektöründe bir şekilde parmağı olanların reklamlara bakış açısı, sade tüketicinin bakış açısından daha farklı. Nasıl ki TTnet’in ‘Ana Sponsor’ reklamını, tüketiciler ‘Futbolcuların annelerinin reklamı’ olarak hatırlıyor, reklamlardaki öğeleri de birbirine karıştırması gayet doğal.
Bu örneği tema, fikir, prodüksiyon ya da reklamda rol oynayan başka bir unsurun benzerliğinde tüketicinin kafasında ne gibi etkiler yol açabileceğini gösterebilmek için seçtim. Yoksa konuyla doğrudan ilgisi yok.
Hedef kitle her kimse, onlardan reklamları sonuna kadar izlemesini, not almasını ve üzerine bir de hatırlamasını bekleyemeyiz. İletişimde ne yazık ki böyle bir lüksümüz de yok.
* Şekerbank’ın internet bankacılığının altını çizen ‘Havale geçicem diye havale geçirmeyin!’ konulu reklamları ile Vodafone’un Türkiye’deki ‘Artık kısa kesmenize gerek yok!’ reklamları(bilinçsiz pişti-prodüksiyon açısından)
* Evlilik yıldönümünü unutan kocanın eve maç izlemeye gitmesini senaryolaştıran Biskrem ve Profilo Buzdolabı reklamları (talihsiz pişti-fikir ve uygulama açısından)
* ’Isıt Hayatı!’ diyen Ufo ısıtıcı reklamları ile ‘Yaşam bu teknolojide’ diyen Alf (Ufo’nun alt markası) ısıtıcı reklam filmi (bilinçli pişti-görsellik açısından)
* Son olarak dikkatimi çeken ‘Hayatı cesurca yaşa!’ diyen Eureko Sigorta ile ‘KOBİ’lerin Finans Bey’i Türkiye Finans’ diyen Türkiye Finans Katılım Bankası reklamları (yorumsuz pişti-kullanılan tema açısından)
Birbiriyle karıştırılmaya, en azından markaların hatırlanma oranlarını belirleyen anket sonuçlarını etkilemeye gayet müsait reklam filmleri… Madem başarı değerlendirmeleri sonuçlara (kantitatif-kalitatif) göre yapılıyor, o halde reklam sektörünün bu konuda daha sağ duyulu olması gerekmiyor mu?