İstanbul merkezli Mörç Studio, müziği merkezine alarak çevresinde doğan kültürü ve müzisyen ile dinleyici arasındaki bağı taçlandırmaya odaklanan bir yaratıcı stüdyo. 2024 yılında kurulan Mörç Studio sanatçılar, kurumlar ve markalar için koleksiyonlar geliştiriyor. İlk koleksiyonlarını İstanbul merkezli DJ ve prodüktör Hey! Douglas ile İstanbul Koleksiyonunu yayınladılar. Sanatçı ile birlikte geliştirdikleri koleksiyon sanatçıya, müziğine ve onu şekillendiren ögelere atıfta bulunuyor.
Müzik, tasarım ve moda üçgeninde kendini konumlandıran Mörç Studio, özel koleksiyonlarının yanı sıra M-Mag ile müzik tarihindeki ve günümüzdeki kültürel noktalara dokunan makaleler yayınlarken sosyal medya kanallarında ise albüm kapağı tasarımlarının hikayelerine ve hayranların özgün tasarımlarına yer veriyorlar. Ayrıca müzik tutkunlarıyla yaptıkları röportajlarda favori merchandise’larına (müzisyenleri temsil eden ürün veya objelere) ve müzisyenlerle kurdukları tinsel bağa odaklanıyorlar.
Dijital müzik servislerinin gölgesinde alternatif etkileşim ihtiyacı
Müzik endüstrisine baktığımız zaman sürekli bir büyüme ve genişleme içerisinde olduğunu görüyoruz. Özellikle akış servislerinin müzik dinleme alışkanlıklarını yönlendirebildiği, parça yayınlama ve sosyal medyadan yeni dinleyiciler edinmenin kolaylaştığı günümüz koşullarında müzik endüstrisi de bir dönüşüm içerisinde. Music Radar‘ın yaptığı araştırmaya göre 2024’te bir gün içinde yayınlanan yeni parça sayısı 1989’da takvim yılı boyunca yayınlanan parçadan daha fazla oldu.
Dijital müzik servislerinin en popülerlerinden Spotify ise müzik endüstrisi üzerindeki kontrolü ve aldığı diğer kararlarla sıklıkla eleştiriliyor. 2024 Wrapped’i hazırlamak için yapay zeka kullanmaları, özel anlaşmaları bulunan birçok podcast sunucusu yerine yapay zekaya özel podcast bölümleri hazırlatmaları, dinlenme başına sanatçılara yarım cent veya daha düşük ödemeler yapmaları, platformda birçok yapay zeka üretimi parçaların bulunması ve çalma listelerinde yer alması gibi birçok sorun müzisyen ile hayranları arasındaki bağın zamanla form değiştirmesine yol açabiliyor.
Plak şirketleri ile dijital müzik servisleri adeta bir halat çekme oyunu oynarken müzisyenler ve dinleyiciler de birbirini arasında kuracağı farklı bağlantı yöntemlerine yöneliyor. Küresel çapta bilinen ve tanınan isimler de bu farklı kanalların peşinde. The Weeknd sıkı hayranların davet edildiği konser organize etmiş, Tyler, the Creator ise yeni albümünün plağının alan birçok kişinin teslimatını kendisi gerçekleştirdi.
Mörç Studio’nun çıkış hikayesi ve hedefleri
The Weeknd veya Tyler, the Creator gibi dünyaca bilinen ve plak şirketleri üzerinden birçok pazarlama kampanyasını yürüterek lansman gerçekleştirebilecek isimlerin dahi kitleleriyle fiziksel ve niş temaslar kurmayı tercih etmesi her ölçekteki müzisyen ve hayran kitlesi için küresel bir sinyal niteliğinde. Müzik ve çevresinde şekillenen kültürü nice örnekleriyle birlikte Mörç Studio’nun kurucu ortağı Taner Turna ile stüdyonun çıkışını ve yaratmak istediği etkiyi konuştuk.
Müzik ve kültür-sanatta merch kültürünün yeri ve ağırlığı nedir? Akış servislerinin müzik tüketimini domine ettiği günümüz müzik ekosistemi içerisinde fiziksel ürünler nasıl bir değer sunuyor?
Taner Turna: Bu soruya cevap vermeden önce, müzik endüstrisinin toplam büyüklüğünü anlamak gerekiyor. International Federation of the Phonographic Industry (IFPI)’nin 2024 yılına ait Global Music raporuna göre, müzik endüstrisi %10 büyüyerek 28.6 milyar dolara ulaştı. Bu, enflasyon hesaba katılmadığında 1999’dan bu yana görülen en yüksek seviye. Ancak bu verilerin anlam kazanması için farklı perspektiflerden değerlendirilmesi gerekiyor. Örneğin, 1999’da müzik endüstrisiyle neredeyse aynı büyüklükte olan video oyun endüstrisi, bugün 200 milyar doları aşmış durumda.
Akış servislerinde ücretli abone sayısı bu yıl 500 milyonu geride bıraksa da buradan elde edilen gelir endüstrinin büyümesini sağlamıyor. Yine IFPI’nin raporuna göre 25-34 yaş grubunun akış servisine olan entegrasyonunu, 16-24 yaş aralığından daha fazla. Bu akış servislerinin doğal zirvesine yaklaştığını ve gelecekte büyümesinin iyice yavaşlayacağını gösteriyor. Sorun da burada aslında. Endüstrinin temelini oluşturan akış servisleri, büyüme sağlamanın yanı sıra adil bir gelir dağılımı da sunmuyor. Katma değer oluşturmuyor ve kültürü korumuyor.
Bu perspektif ve verilere dayanarak sorunuza cevap vereyim: Fiziksel ürünler, yani fiziksel müzik formatları (plak, CD, kaset) ve merch’ler, sadece birer gelir kaynağı değil. Aynı zamanda endüstrinin merkezinde olması gereken sanatçı ve hayran arasındaki temas alanını temsil ediyor. Dijital erişim, sevdiğimiz sanatçılarla daha fazla iletişim kurmamızı sağlasa da bu bağın güçlenmesi ve derinleşmesi için fiziksel etkileşimlere ihtiyaç var. Konserler bu açıdan çok değerli olsa da doğal sınırları var. Dolayısıyla, müzik endüstrisinin karşılıklı faydayı artıracak yeni bir alışveriş modeline ihtiyacı var. Fiziksel ürünler ve özellikle merch’ler, bu boşluğu doldurabilecek kıymetli bir araç.
Müziğin hayatınızdaki yeri nedir? Bu durum Mörç’ün oluşumunu nasıl etkiledi?
Taner Turna: Müzik, her ne kadar müzik, birçok alanda metalaştırılarak bir tüketim objesine dönüştürülmeye çalışılsa da pek çoğumuzun gündelik yaşamdaki en kıymetli eşlikçisi. Sanatçılar da geniş kitlelerin ilham kaynağı ya da yol arkadaşı konumunda.
Mörç, müzisyenlerle hayranları arasında kurduğu empatinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bu empati, iki tarafın da ihtiyaçlarını anlamaktan geçiyor. Bir yanda, müziği sadece sayılarla değerlendirilen, büyüyen bir grafik olarak görülmek istemeyen sanatçıların hayranlarıyla bağ kurma arzusu var. Diğer yanda varlığını, anılarını, duruşunu ve tercihlerini yansıtan sanatçılarla daha fazla temas kurmak isteyen hayranlar. Mörç, bu etkileşim ihtiyacına yanıt verme amacıyla kuruldu.
Müzisyenlerin belirli bir dönemini yansıtan merch’ler, sanatçı ile hayran arasında nasıl bir köprü yaratıyor?
Taner Turna: Günümüz sanatçı-hayran ilişkisi, 2000’ler öncesine göre oldukça farklı. Eskiden sanatçılar, popülariteleri arttıkça erişilemez ve temas kurulamaz hale gelirken, günümüzde dijital iletişim kanallarının çeşitliliği tam tersi bir eğilim yaratıyor. Örneğin, Nick Cave The Red Hand Files projesiyle 6 yıldır hayranlarının sorularını yanıtlıyor. Patti Smith ise şiirler okuduğu ve çıplak sesle şarkılar söylediği videoları içeren bir e-posta bültenini 4 yıldır takipçilerine gönderiyor. Instagram ve TikTok gibi sosyal mecralar da doğrudan iletişim için yeni olanaklar sunuyor.
Bu kadar yoğun bir dijital etkileşim, fiziksel temas ihtiyacını azaltmıyor; aksine artırıyor. Sanatçılarla fiziksel olarak etkileşim kurma, onları destekleme ve sahiplenme isteği, pandemi döneminde iyice güçlendi. Merch’ler, bu ihtiyacı karşılayan ve sanatçı-hayran arasında bağ kuran önemli bir araca dönüştü.
Mörç’ün İstanbul Çorbası Koleksiyonu nasıl ortaya çıktı? Her yeni koleksiyonla yeni bir bağlam kurgulamak için neler yapıyorsunuz?
Taner Turna: İstanbul Çorbası, Mörç’ün Hey! Douglas iş birliğiyle hazırladığı bir sanatçı koleksiyonu. Yaratıcı süreç, tamamen sanatçı iş birliğiyle ilerliyor. Başlangıçta Hey! Douglas’ın bizim için hazırladığı moodboard’unu inceledik ve onun iç dünyasında projenin oluşturduğu izleri deneyimledik. Sanatçıdan böyle bir rehberlik almak yaratıcı uygulamaların verimli topraklarda köklenmesi adına çok kıymetli. Daha sonra, “Bir sanatçının artistik ifade alanı bir konserve kutusu üzerinde şekillense nasıl olurdu?” sorusunu sorduk.
Hey! Douglas, İstanbul’un mimarisi, müzikal mirası, yemekleri ve insanıyla etkileşime giren bir proje. Şehrin karmaşıklığını ve “çorba” hâlini özümseyen bu müzikal kimlik, yukarıda sorduğumuz soruyla birleşince koleksiyonun temelleri oluştu. Hey! Douglas ile İstanbul Çorbası koleksiyonu üzerine gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide çok daha fazla detay mevcut.
Mörç Studio’nun uzun vadeli hedefleri nelerdir? Yıllar sonra kendisini nerede görmek istiyor?
Taner Turna: Mörç, yaratıcı etkileşim alanlarını merch’ler üzerinden oluşturan bir stüdyo. Ne giydiğini önemseyen, beğenisini göstermekten çekinmeyen ve bireyselliğini yaşam alanına taşıyan kalabalıklara, etkileşime geçtikleri sanatçı, marka ve kuruluşların nitelikli merchandise’larını sunmaya devam edeceğiz. Sürdürülebilir ürünler ve etik üretim koşulları daima önceliğimiz olacak. Yıllar sonra savunduğu değerler üzerinden geliştirdiğimiz iş modelini tüm dünyaya yaymış bir stüdyo olmayı hedefliyoruz.
Künye:
Fotoğraf: Ozan Gür
Production + Creative Direction + Styling + Photography: Studio These Days
Görsel: Mörç Studio