SXSW 2017’de Art Program başlığı altında sergilenen sanat çalışmaları arasında Refik Anadol’un Infinity Room isimli yerleştirmesi de bulunuyor. Daha önce yazdığımız toki – series #02 ve NeuroSpeculative AfroFeminism alanlarıyla birlikte Refik Anadol’un yerleştirmesini de deneyimledik.
Kenar uzunluğu 4 metre olan kocaman bir küpün içine girerek deneyimlenen yerleştirme mimarinin sınırları olmasaydı, köşeler ve kenarlar olmasaydı içinde bulunacağımız gerçekliğin nasıl bir hal alacağını sorguluyor. Odaya girdiğiniz anda baştan sona bir boşluğun içine düşüyorsunuz. Öyle bir boşluk ki baştan sonra diye tanımlamak bile abesle iştigal oluyor.
İlk olarak 2015’te Zorlu PSM’deki Artnivo’da sergilenen Infinity Room’un, o halinin aslında küçük bir versiyonu olduğunu söylüyor Anadol. 10 – 18 Mart tarihleri arasında SXSW kapsamında Austin Convention Center’da sergilenen halinde ise Epson’un özel olarak Japonya’dan gönderdiği ve henüz piyasaya çıkmamış projeksiyon cihazları kullanılmış. Buna ek olarak da kullanılan ekran kartını geliştirerek yeni algoritmalar ekleme fırsatı yakalamış. Bu sayede desenler sürekli olarak birbirini tekrar eden bir döngü oluşturmak yerine her seferinde yeniden yaratılmış. Refik Anadol ile yaptığımız canlı yayında Infinity Room’un ilk gününde 1.200 kişinin deneyimlediğini söyledi.
Adeta bir boşluk içerisinde olmanın en kırılgan noktaları yukarı ve aşağı baktığımız zamanlarda daha da gerçek oldu. Günlük hayatta gökyüzüne bakabildiğimizde yaşadığımız bucaksızlık hissini, Infinity Room’da yukarıya doğru gittiği kadar yerin altına doğru da gidiyor. Aynı anda hem bir gökdelenin tepesinde hem de bir kuyunun dibinde olduğunuzu hissedebiliyorsunuz.
Infinity Room’un 2015’teki versiyonunun videosu:
Görsel; Bigumgu, Refik Anadol