Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Kolektifli Komşularımız: Unique Brand Factory

Kolektifli Komşularımız: Unique Brand Factory

Kolektif House'daki komşularımızı tanıyoruz.

Bildiğiniz gibi biz de bir süredir hazır ofisi anlayışının Türkiye’deki en yeni temsilcilerinden Kolektif House’dayız. Farklı disiplinlerde üretim yapan Kolektifli komşularımızı tanıdığımız serimizin yeni bölümünde markalaştırma (branding) ajansı UBF ve kurucu ortağı Tunç Uzcan ile birlikteyiz.


Kuruluş hikayenizi anlatır mısın? Emekleme döneminde yaşadığınız zorluklar nelerdi?

Tunç: UBF marka tasarlamak üzerine çalışan bir branding ajansı. Misyonu şirketlere marka yaratımı konusunda yardımcı olmak. Bunun için stratejisinden başlayarak bir markanın bütün kimliğini ve iletişim araçlarını tasarlıyoruz. Sonunda kendi içinde bütünsel, yere sağlam basan ve bir hikayesi olan marka konseptleri oluşturuyoruz.

UBF’i 2003 yılında Türkiye’nin ilk branding ajanslarından biri olarak kurduk. Öncesinde uzunca bir süre masanın öbür tarafındaydım. Çukurova Grubu’nda pazarlama yöneticiliği, LC Waikiki’de marka yöneticiliği yaptım. Bu süreler içerisinde birçok marka geliştirme çalışması yürüttüm.

Türkiye’de bugün bildiğimiz anlamda “marka” ve “marka iletişimi” kavramları 2000’li yılların başında henüz çok yeniydi. Neredeyse, “marka” logodan, “iletişimi” ise reklamdan ibaretti.

Özellikle marka kimliğinin tasarlanması sürecinde ihtiyaç duyduğunuz konumlandırma stratejisinin belirlenmesi, sözel ve görsel kimlik stratejilerinin oluşturulması, marka mimarisi, isimlendirme, logo tasarımı, ambalaj tasarımı gibi stratejik destek ve yaratıcı tasarım hizmetlerini bir arada sunabilecek bir yapılanmanın eksikliğini bizzat yaşayarak gördüm. O dönemlerde şirketler genellikle bu tür hizmetleri ya reklam ajanslarından ya da tasarım atölyeleri veya serbest çalışan tasarımcılardan alıyorlardı. Oysa reklam ajansının ana işi reklam yapmak. İş modeli de gelir modeli de buna odaklı. Tasarım atölyelerinden veya serbest çalışan tasarımcılardan da derinlemesine stratejik bir yaklaşım bekleyemiyordunuz. Bununla birlikte aynı dönemlerde yurt dışında bu ihtiyacı karşılayacak şekilde yapılanmış birçok branding ajansını da yakından takip ediyorduk.

Bu değişime ve ihtiyaca yakından şahit olan bir marka yöneticisi olarak kuracağımız ajansın misyonu belliydi. Üç ortak bu amaçla UBF’i kurduk.

Bugün geldiğiniz noktaya ulaşırken geçtiğiniz en önemli aşamalar, atladığınız temel basamaklar nelerdi?

Tunç: UBF’nin çıkış noktası marka tasarım sürecinde ihtiyaç duyulan yaratıcı hizmetleri stratejik bir perspektifle sunmaktı. İlk başlarda kendimizi ve ne yaptığımızı ifade etmekte biraz zorlansak da özellikle çok uluslu ve yabancı ortaklı şirketlerin ne sunduğumuzu bilerek kapımızı çalmaları bu yolda devam etmemiz konusunda bizi cesaretlendirdi.

Bugün sektörde 14. yılımızı kutlarken markalarını sağlam bir zemin üzerinde tasarlamak ve bunu da tutarlı bir marka iletişimi ile sürdürmek isteyen farklı ölçeklerden şirketlerle çalışmaya devam ediyoruz. Aralarında uluslararası alanda faaliyet gösteren kuruluşlar da var daha küçük ölçekli yerel şirketler de.

Kolektifi ilk nereden duydunuz?

Tunç: Aslına bakarsanız Kolektif’ten önce de 2 yıldır farklı bir ortak çalışma alanındaki ofisimizde çalışıyorduk. Oranın taşınma durumu nedeniyle yeni bir ofis arayışına girmiştik. O süreçte bir arkadaşımızın önerisiyle Kolektif House ile tanıştık. İyi ki de tanışmışız. Ofisi ilk ziyaretimizde sorduğumuz ilk soru “nereyi imzalıyoruz” olmuştu.

Ne zamandır Kolektiflisiniz?

Tunç: Bu yıl Nisan ayı itibariyle birinci yılımızı doldurduk.

UBF’ın gelişiminde ve şu anki çalışma dinamiklerinde Kolektif’in yeni ve yaratıcı ofis anlayışının size ne gibi faydaları oldu?

Tunç: Uzun yıllar kendi yerimizde çalışmış bir ajans yöneticisi olarak çok net bir karşılaştırma yapabilme imkânına sahibim. Burada çalışmanın verimliliğimizi birçok yönden önemli ölçüde artırdığını söyleyebilirim. Her şeyden önce işinizin dışında idari olarak hiç bir konuyla ilgilenmek zorunda kalmıyor olmak büyük bir lüks. Bununla birlikte zaman zaman proje bazlı çalışacak ekip arkadaşlarına ihtiyaç duyuyoruz. Kolektifin oluşturduğu ekosistemin bu anlamda çok faydasını görüyoruz.

UBF’ın bu yıl içinde hedefleri neler?

Tunç: Bu yıl bir taraftan belli oranda yurt dışına yönelmeyi diğer taraftan da sunduğumuz hizmetlere ilave olarak marka tasarımıyla ilgili atölye çalışmaları gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Türkiye’de UBF’in yaptığı işi yapmanın zorlukları ve kolaylıkları var mı? Neler?

Tunç: İşimiz stratejik ve yaratıcı çalışma disiplinlerinin birlikte yürütülmesini gerektiyor. Bir markanın kimliğini tasarlarken aslında o markayı benzersiz kılacak genetik kodları oluşturuyoruz. Dolayısıyla ekrana değil stratejiye bakarak tasarım yapıyoruz. Bu perspektiften bir marka isminin sadece kısa ve akılda kalıcı olması ya da bir logonun göze hoş görünmesi yeterli olmuyor. Üretilen yaratıcılığın mutlaka stratejik ve kavramsal bir zemine oturması gerekiyor. Bunu sağlamak için de belirli metodoloji ve araçlar kullanıyoruz.

Türkiye’de girişimcilerin en sık yaptığı hataların başında işin stratejik kısmını yeterince dikkate almamaları geliyor. Ancak markalaşma uzun soluklu bir süreç olduğundan bu disiplinle tasarlanmayan markalar kimi zaman kısa ama çoğu zaman orta ve uzun vadelerde yollarını kaybedip sorunlarla karşılaşıyorlar.

Görsel: UBF