Geçtiğimiz haftalarda otomotiv sektörünün geçmişi ile ilgili bir sunum yapmıştım arkadaşlarıma. Bu sunum sırasında Avrupa ve Amerika’daki üreticilerden ve ilk araçlarından bahsetmiştim. Modern anlamda “otomobil” diyebileceğimiz ilk yapının ortaya çıkışı 1900’lerin başında oldu ve o dönemden beri otomobiller sürekli bir gelişim içinde. Elbette bu gelişime küreselleşme faktörü eklenince hem teknoloji yoğun transferleri (ya da taklitleri) hem de finansal birleşmeler, bölünmeler ve el-değiştirmeler ortaya çıkıyor. Bunun bir sonucu olarak bazı markaların şecerelerini takip etmek ilginç bir hal alıyor. Kısaca örnek vermek gerekirse bir İsveç markası olan Volvo birkaç yıl önce Ford grubunun elindeydi. Ancak şu anda da Çinli Geely Holding’in bir şirketi olarak hayatına devam ediyor. Haliyle bu markaya ne tam olarak İsveçli denebiliyor ne de Çinli otomobillere benzer bir yanı oluyor. İsveç doğumlu, cep harçlıklarını Çinden alan, genelde Avrupa’da gezen bir marka demek…çok uzun oluyor, neyse.
Bu durum birkaç marka için daha geçerli. Hal böyle olunca fuar ile ilgili ilk yazımda olduğu gibi net bir şekilde ülke ayrımını Avrupalı araçlar için yapmak istemedim. Bunun yerine tamamen subjektif şekilde 3 gruba ayrıdım ve bu yazıda bahsi geçecek olan talihlilerimiz şöyle; Peugeot, Citroen, Renault, Dacia, Fiat, Alfa Romeo, Lancia ve Jeep. Evet, Jeep! Kendisi Fiat, Lancia ve Alfa Romeo ile birlikte TOFAŞ tarafından Türkiye’ye getirildiği için onu da yazının bu kısmına dahil ettim, Almanlar'ı ise ayrı bir yazı konusu olarak inceleyeceğiz.
Gelelim Istanbul Auto Show 2012’ye. Bu yazıda bahsedeceğim araçlar arasında son derece heyecan verici 2 model var. Bunlardan birincisi Jeep Grand Cherokee’nin SRT8 adlı yüksek performanslı versiyonu. Bu sınıftaki araçlar lükse, konfora ve arazi kabiliyetlerine önem veriyorken içlerinde çok az sayıda araç Grand Cherokee’nin SRT8 versiyonu gibi yüksek performansa yönelik oluyor. Fuara getirilen araç renk olarak çok carpıcı olmasa da farklı gövde kiti sayesinde standart modelden ayırt edilebiliyor.
Diğer bir heyecan verici araç ise etrafında dakikalarca vakit geçirdiğimiz Alfa Romeo 4C konsept aracı. Üretim versiyonu için 850 kilogramlık bir ağırlık hedefi olan aracın motoru ortada yer alıyor ve bu motor, gücünü doğrudan arka tekerlere aktaracak. Tüm bunlara bir de bir sanat eseri sayılabilecek tasarımı eklenince aracın başında uzun vakit geçirmek hiç de zor olmadı. 4C ile birlikte Alfa Romeo standında Giulietta ve MiTo modelleri sergilendi.
Citroen standının merkezinde ise bir anda parlayan bir segmentin yeni üyesi olan C-Elysee modeli vardı. Her ne kadar standın bir tarafında DS3 WRC ralli otomobili ve GT konsepti ile diğer tarafta harika tasarımları ile DS ailesi bulunsa da en çok merak duyduğum –piyasaya yeni çıkıyor olduğu için- C-Elysee modeli oldu. Geniş bagajı, şık görünümü ve ekonomik motorları ile hem aile aracı olarak hem de operasyonel filo aracı olarak sıklıkla göreceğimizi tahmin ediyorum.
Bu aracın (C-Elysee) bir de kardeşi var ve o da Peugeot 301 adıyla yollarda olacak. Fuardaki bir diğer yeni Peugeot ise modern tasarımı ve detaylarındaki çekicilik ile 208 modeli. B segmentinde şüphesiz şu an en yeni ve dinamik tasarıma sahip modellerden biri ve 206’nın döneminde yakalanan başarıyı tekrarlayabilecek gibi görünüyor. Peugeot standının çarpıcı yanı ise elbette hibrit bir süperspor olan Onyx konsepti.
Fiat standına geçtiğimizde ise yine bizi uzun süre oyalayan bir model oldu ve bu sefer bu model bir spor otomobil değil, büyük boyutlu bir Fiat 500 olan 500L modeliydi. Yakınında olduğunuzda fotoğraflardakinden çok daha iyi görünen bir model olan 500L aynı zamanda retro bir tasarıma sahip ve oldukça pratik bir aile otomobili. Fiat’ın fuardaki diğer yeni araçları ise Freemont ve Panda. Yeni Panda, özellikle yeni motor seçenekleri ile segmentinde tercih edilen bir araç olmaya aday. Freemont ise Amerikan görünümü ve büyük boyutları ile dikkatleri üzerine çekme konusunda hiç zorlanmayacak bir otomobil. Kompakt SUV’lere göre daha uzun olması onu farklılaştıran özelliklerinden.
Fuardaki tüm Fransızlar gibi Renault da bir konsept otomobiliyle birlikte geldi. Dezir adındaki konsept araç, yeni Clio ile birlikte incelendiğinde markanın geleceğine dair oldukça fazla tasarım ipucu veriyor. Bu konseptte gördüğümüz detaylardan bazıları şu anda Clio modelinde mevcut. B segmenti sedanı olan Symbol’u de beğeniye sunan Renault bu segmentte C-Elysee ve 301 ile sıkı bir rekabete girecek gibi görünüyor. Renault bünyesinde bulunan Dacia da yeni ticari modeli Dokker'i fuarda tanıttı.
Son olarak aslen İtalyan olup da son dönemde Amerikan kanı da taşımaya başlamış olan Lancia. Chrysler Grand Voyager ve 300C olarak tanıdığımız Amerikan araçları artık bizim pazarda Lancia Voyager ve Lancia Thema adıyla hayatlarına devam ediyorlar. Bu ikili ile birlikte, çok daha İtalyan görünen Delta modeli var ki, kendisi bir İtalyan otomobilinden beklediğimiz şekilde tasarımıyla ve duruşuyla farklılığını ortaya koyuyor.
Auto Show ile ilgili yazılar devam edecek. Bir sonraki yazımızda ağırlıklı olarak Alman otomobillerinden bahsedeceğiz.