Kanaviçe ve nakış geçtiğimiz birkaç yıldır yükselişte olan hobilerden. Hatta hobiden ziyade birçok sanatçı farklı ürünleri ve sanat akımlarını bu yöntemlerle yeniden yorumluyor. Annelerimizin severek yaptığı dikiş nakışlar artık birer trend ikonu. Kanaviçeyle ikinci baharını yaşayan hurdalar, postmodern nakışlar, sokakları süsleyen kanaviçe çiçekler, nakıştan yapılan kelebekler ve daha nicelerini size sayabilirim. Bunlar sadece yakın zamandan aklıma gelenler. Stockholm’de yaşayan sanatçı Ulla-Stina Wikander de günlük hayatta karşımıza çıkan nesnelere renkli ciltler oluşturmak için dikiş nakışı kullanıyor.
Annelerimizin Çeyizi Bu Nesnelerin Üstüne Düşmüş Gibi
Sanatçı Ulla Stina Wikander; eski, modası geçmiş teknolojik ürünleri, kıyafet ve mobilyaları bulup onları renkli kanaviçe kaplamalarla yeniden yorumluyor. Böylece eski ürünler bir anda yenileniyor ve tekrar canlanıyor. Sanatçı tarafından yeniden yorumlanan her ürün, gerçeküstü ancak tanıdık bir sanat parçası haline geliyor. Projeye bağlı olarak, her bir çalışma için sanatçının harcadığı zamansa değişiyor. Ürünlerin üstüne gelen manzaralar, çiçekler gibi detaylarla canlanan parçaları insan görünce gözleri parlıyor.
Sanatçı ağırlıklı olarak retro ürünler kullanıyor. 70’ler ve daha önceki zamanlara ait nesneleri ise bit pazarları, eskiciler, hurdacılar gezerek araştırıyor. Sanatçı bunun yanı sıra yaklaşık 10 yıldır kanaviçe ve nakış topluyor. Koleksiyonunda yüzden fazla farklı tasarım var ve şu anki çalışmalarında bunlardan ilham alıyor. Sonuç mu? Sürreel, sanki anneannemiz ve annemizin çeyizinden düşen kanaviçelerle kaplanmış gibi duran harika rengarenk heykeller!
Sanatçının kanaviçeden yaptığı ve karakterlerini yeniden yorumladığı ürünlerin heykellerini sitesinden ve Instagram’ından inceleyebilirsiniz.
Görsel: Ulla-Stina Wikander