Elektrikli otomobill fikrine mesafeliyim. Bunun bir nedeni, itiraf etmeliyim ki; Türkiye lansman iletişimini yönettiğim Alfa Romeo Giulietta’nın Avrupa’da yılın otomobili olmasını (Car of the Year) çok az puan farkıyla engelleyip öne geçen Nissan Leaf‘tir. Nissan Leaf, piyasaya çıkışından itibaren sürekli olarak satış hedeflerinin altında kalarak %100 elektrikli araçlara hazır olmayan bir pazara erken sunulmuş modellerden sadece biriydi oysa.
BMW’nin i alt markasını ise, lansmanından beri çok yakından izliyorum ve Bigumigu’dan aktarmaya çalışıyorum. 2011’de BMW i ilk defa lanse edildiğinde markanın elektrikli araçlara yaklaşımının, bir modanın peşinde koşmaktan daha öte olacağının ilk sinyalleri de gelmişti. 2011’de Frankfurt Otomobil Fuarı’nda i8 Concept’i i3 Concept’le birlikte ilk defa yakından gördüğümde bu vizyona şu anki kadar inanmıyordum ama en azından i3’ün kendine has cazibesini o zamandan farkedebilmiştim.
BMW i3 artık konsept olarak değil, seri üretim modeliyle karşımızda. Bu ay bu benzersiz aracın, kendisi gibi benzersiz olan fabrikasını da ziyaret etme şansı bulacağım ve oradaki gözlemlerimi de ayrıca yazacağım. BMW i3’ün Türkiye’de satışı Mayıs 2014’ü bulacak olsa da, aracı şu anda Kanyon önündeki oldukça şık standında ziyaret ederek inceleyebilirsiniz.
BMW i3’ü diğer birçok markanın elektrikli modellerinden ayıran en önemli fark, i alt markasının yaratılırken sürdürebilirlik konusunun BMW tarafından ele alınışı. Madde madde özetlemeye çalışayım;
– i3 çok hafif bir araç, Nissan Leaf’in piyasaya çıktığındaki ağırlığı 1.521 kg’ydi (şimdi 1.493), i3’ün ağırlığıysa sadece 1.195 kg.
– Bu hafiflik kolay kolay elde edilmiyor, i3’ün yaşam kabini karbon fiberden oluşuyor, bu dayanıklı ve çok hafif malzeme sayesinde erişilen ağırlık, aracın menzilini uzattığı gibi, ataklığını ve çevikliğini de artırıyor.
– BMW i3’ün tüm üretim sürecinin sürdürebilir olmasını hedeflediği için karbon fiber şasi de normal karbon fiber üretimi çok fazla enerji gerektirdiğinden, dünyada sürdürebilir enerji konusunda öncü yerlerden ABD’de Moses Lake’te yapılıyor.
– i3’ün üretiminde daha önce otomotivde kullanılmamış malzemeler kullanılıyor, bu sayede aracın tamamı %90 oranında geri dönüştürülebilir durumda, bu oran otomotiv dünyası için gerçekten bir devrim.
– i3’ün üretildiği fabrikada da enerji sağlanması ve kullanımı, standartların çok ötesinde verimli. BMW kıyaslamayı kendi diğer fabrikalarıyla yaparak anlatıyor ve halihazırda Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’ne göre BMW otomobil markaları içinde en iyi puana sahip olduğundan bu kıyaslamada da ayrıca önem arzediyor.
– i3’ün satış ve satış sonrası hizmetleri alıştığımız otomobil dünyasından farklı, aracı satın alırken kullanım beklentinize göre her türlü şarj opsiyonlarıyla ilgili hizmet sunuluyor; kendi evinizin park yerinde duvara monte şarj kitinden tutun da, kentte yaygın olarak bulunan şarj noktası ağlarına erişim kartına kadar her türlü alanı kapsıyor hizmetler. Hatta BMW i3 müşterileri elektrikli motor için uzak sayılabilecek seyahatlere çıkarken içten yanmalı motora sahip BMW modellerini uygun koşullarla kiralayabiliyorlar.
– Belki de en ilerici yaklaşımlardan birisi; BMW, i3’ü piyasaya sürdüğü ülkelerde elektriği en çevreci yollarla üreten firmalarla da şarj istasyonları konusunda anlaşmalar yapma peşinde. Böylece üretiminde, malzemesinde ve kullanımında sürdürebilirlik önceliğini elden bırakmayan bu model, kullandığı enerjinin elde edilişinin de en verimli seçenek olmasıyla ilgilenmiş oluyor.
i3’ün koltukları, kabini, direksiyonu, vitesi, göstergeleri… kısaca tüm detayları normal araçlardan, hatta kabin konusunda çok iddialı olan BMW modellerinden bile oldukça farklı. Aracın üretim, satış ve satış sonrasında planlanan devrimci yaklaşım iç tasarımında da devam etmiş.
Sürüşü de oldukça iddialı bu kent aracının. 170hp elektrikli motor, aracı adeta uçuruyor. Test alanımız çok dar olduğu için çevre yolunda nasıl bir his veriyor bilemiyorum ama manevra, hızlanma gibi özellikler, mevcut şehir otomobillerinden bile iyi diyebilirim. Koltuklar, oturma pozisyonu gayet rahat. Kapladığı yüzey alanı çok büyük olmayan, ama içinde geniş hissettiren bir kabini var. Bu hissi veren modeller zaman zaman aşırı yüksek tavanları yüzünden dışardan çirkin görünürler, ancak i3’ün dışı da oldukça nefis görünüyor.
BMW’yi sadece iyi bir elektrikli model çıkardığı için değil, gerçekten de Born Electric felsefesine uygun bir tasarım, geliştirme, üretim ve yaşam döngüsü kurgulayarak seksi ve modern bir çevreci araç yarattığı için de tebrik etmek gerekiyor.