Her eylemimiz sonucunda sorumlu olduğumuz bireyleri ve sonuçlarını değerlendirmemiz gerekiyor. Yaşadığımız gezegen sadece insalığa sunulmuş bir tüketim aracı değil. Eğer dünyamızı bugün olduğu gibi, hatta 1800’lerden önceki gibi hatırlamak istiyorsak birey olarak, toplum olarak, ortak bilincin farkındalığı olarak üzerimize düşenleri yerine getirmemiz gerekiyor.
Sanayileşmeyi ve teknolojik gelişimi tersine çeviremiyoruz, hızının katlanarak artmasına engel olamıyoruz. O halde bu akışın yönünü sürdürülebilir ve yenilebilir alana doğru kaydırmamız gerekiyor. Iowa Eyalet Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, kombu çayını kullanarak deri yerine geçen selülozlu elyaf isimli bir çıktıya dönüşen bir materyal geliştirmeyi başardı. Tıpkı deri gibi görünen ve aynı hissi veren bu materyal, kombu çayının maya ve bakteriler yardımıyla tepkimeye girmesiyle ortaya çıkıyor.
Kombu çayının bakteri ve maya ile buluştuktan sonra açığa çıkardığı kimyasal süreç sonucunda sıvının üst kısmında biriken bu materyal hasat vakti geldiğinde toplanıp kurutuluyor ve kullanıma hazır! Öncelikle ayakkabı ve yelek gibi giyim alanında denenen bu materyalin şu anki negatif yönleri ise suya ve düşük sıcaklığa karşı dayanıksız olması. Suyla karşılaştığında dayanıklılığını yitiren materyal, düşük sıcaklıkta da kırılgan oluyor.
Bir tam plakanın oluşması yaklaşık 4 hafta sürüyor. Bu haliyle seri üretim ve büyük kitlelere ulaşma konusu bir hayalperest görünebilir. Ancak uzun vadede yenilenebilir kaynaklara yapılan yatırımlar, dilimizden dökülecek birkaç “keşke”den daha kıymetli olacak.
PETA’nın yayınladığı deri endüstrisi ardındaki gerçekleri afişe eden kampanyasından sonra kombu çayıyla gelen bu vizyon da dünyanın daha farklı çarklarla dönebileceğini ispatlıyor.
Görsel: Christopher Gannon