Tüm dünyada sudan sonra en çok kullanılan maddenin beton olduğunu biliyor muydunuz? İnternette küçük bir araştırma yaptığınızda bu gerçeği doğrulayan birçok araştırmaya ve makaleye rastlayabilirsiniz. İlk etapta bu maddenin plastik, kağıt veya ahşap olduğunu düşünmek normal fakat dünya çapında her gün tüm bu malzemelerden daha fazla beton kullanılıyor. Ne yazık ki doğaya en çok zarar veren malzemelerden biri de beton. Peki ama hem sağlamlık hem de doğa dostu olmak açısından bu malzemenin yerini alabilecek daha sürdürülebilir bir alternatif olamaz mı? İşte Avustralya’daki RMIT Üniversitesi bu soruya yanıt verebilmek adına önemli hamleler yapıyor.
RMIT Üniversitesi’ndeki (Melbourne) araştırmacılar, geri dönüştürülmüş malzeme olarak kahve atıklarının kullanıldığı bir beton üzerinde çalışıyorlar. Araştırmacılar, kahve atıklarını kullanarak betonu daha sürdürülebilir hale getirmekle kalmamış, aynı zamanda normal betondan %30 daha güçlü hale getiren yeni bir beton türü geliştirmişler!
Bu beton kullanarak test amaçlı bir yaya yolu inşa edilmiş. Bu yaya yolu, dünyada kahve atıklarıyla yapılmış ilk yaya yolu/kaldırım olarak basına duyuruldu.
Hem çevre, hem maliyet hem de sağlamlık açısından daha avantajlı bir betonun keşfi
Peki bu kahve-betonun sırrı ne? Bu sır biyokömür/biyolojik kömür (biochar). Araştırmacılar, kahve çekirdeklerini düşük oksijenli bir ortamda 350°C’de ısıtarak onları bu kömür benzeri malzemeye dönüştürüyor. Biochar zamanla ayrışmıyor, bu da onu beton takviyesi için mükemmel bir aday haline getiriyor. Bu yenilikçi yöntem aynı anda iki çevresel sorunu çözüyor. Bunlardan biri talep nedeniyle giderek ulaşması zorlaşan sınırlı bir kaynak olan kuma olan bağımlılığı azaltması. Diğeri ise kahve çekirdeklerini, ayrışıp sera gazı emisyonlarına katkıda bulunacakları çöplüklerden uzaklaştırması. Yalnızca Avustralya’da bile her yıl 75 milyon kilogram öğütülmüş kahve atığı açığa çıkıyor.
Özetle potansiyel faydalar çevresel sürdürülebilirliğin ötesine uzanıyor. Kahve betonunun daha mukavemetli olması inşaat maliyetlerinin azalmasını sağlayabilir, Araştırmacılar, daha yüksek mukavemetin, karışımda ihtiyaç duyulan çimento miktarında potansiyel olarak %10’a kadar bir azalmaya izin verebileceğine inanıyor. Bu, daha düşük malzeme maliyetleri ve çimento üretiminden kaynaklanan çevresel ayak izinin de daha küçük olması anlamına geliyor.
Araştırmacılar, diğer organik atık malzemelerden elde edilen biyokömürün kullanımını da araştırıyorlar. Her biyokömür türü, betonun performansını farklı şekillerde etkileyebilecek benzersiz özelliklere sahip. Araştırmacılar, bu farklılıkları anlayarak, nihai beton üründe istenen belirli nitelikleri elde etmek için biyokömür tipini uyarlayabillecek.
Kahve-betonla yapılan kaldırım, üniversite tarafından saha ortamında dayanıklılık testleri yapabilmek için inşa edilmiş. Laboratuvarda, numune üzerinde yapılan testler bu betonun diğer betonlara göre %30 daha dayanıklı olduğunu göstermiş.
Görsel: RMIT Üniversitesi