Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Facebook’u Silmek Ya Da Silmemek, Bütün Mesele Bu Mu?

Facebook’u Silmek Ya Da Silmemek, Bütün Mesele Bu Mu?

Bu ay ortaya çıkan Cambridge Analytica ve Facebook gerçekleriyle doğan #DeleteFacebook hareketi markaların sosyal medyaya bakışını değiştirebilir mi?

Yılların geyiği oldu artık bu. Her şeyden dinliyorlar bizi. Telefonumuz, bilgisayarımız gibi sahip olduğumuz tüm akıllı ve yarı akıllı cihazlar bizim dostumuz olmaktansa şirketler bizi yönlendirsin diye iki taraflı ajancılık oynuyorlar. Tabii ki burada cihazları suçlayamayız bunları yapan cihazlar henüz o kadar makine öğrenimine sahip değiller çünkü. Üye olduğumuz birçok site bizden en azından konum bilgimizi istiyor. Hatta işi daha da ileri götürüyorlar, öyle ki bir istemedikleri annemizin kızlık soyadı kaldı. Birçok siteye kolaylık olsun ve form doldurmayalım diye Facebook’la bağlanıyoruz ve oradaki kişisel bilgilerimize erişmelerine izin veriyoruz. Sonra da kızıyoruz “ya bu teknoloji beni benden iyi tanıyor” diye, hatta sevgilisine trip atanlar dahi olabiliyor sen doğum günümü unuttun o hatırladı diye.

Peki ya bilgilerimize bu kadar sahip olmaları iyi bir şey mi?

Kişisel fikrim kesinlikle iyi değil. İnsan ta başlangıçtan beri “ben neyim” diye soruyor ve birçok felsefe bu sorudan doğuyor, insanın bu sorunun cevabını hala bulamamasından da düşünceler evriliyor. Sadece bu yüzden iyi olmadığını düşünmüyorum ama ben. İnsan manipüle edilebilir bir varlık. Bir insanı yan yanayken kontrol edebilirsiniz, bir grup insanı kurallarla yönetebilirsiniz peki ya 1 milyardan fazlaysanız bir yerde, sizi sizce nasıl kontrol edecekler? Hemen cevabı vereyim, önünüze çıkarılacak içerikler ve bunu yapan algoritmalarla. Düşündüğümüz kadar akıllı varlıklar değiliz, belki fazlasıyız ama bir tür 8 milyar olmuşsa o türün potansiyelini göstermesi tüm geri kalan türler için de tehlikeli olur. O yüzden bizi kontrol etmek istiyorlar.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in bazı gafları yıllar içerisinde önümüze çıktı. Merkel hanımefendiyle olan mikrofon açık konuşmaları, Rusya’nın Amerika seçimlerine müdahale ettiği haberleri derken şimdi de bir araştırma ile spotları yine üzerine çevirdi Facebook. 16 Mart’ta Cambridge Analytica çalışanı Cristopher Wylie, The Guardian ve The New York Times‘a muhbir olarak şirketinin Donald Trump’ın kampanyası için 50 milyon Facebook kullanıcısının profil verisine eriştiğini söyledi. Böylece Trump seçimlerde seçmenleri hedeflemekte haksız avantaj elde etti.

Cambridge Analytica çalışanı Christopher Wylie bu konuyla ilgili basın kuruluşlarına konuştu, tabii o sırada Zuckerberg suskunluğunu koruyordu. Sonrasında bu bilgiler bir hareketi tetikledi; #DeleteFacebook. İnternette insanlar güvenemeyecekleri bir platformla neden kişisel verilerini paylaştıklarını konuşmaya başladılar. Hatta bu harekete çok önemli bir girişimciden destek geldi. Elon Musk; SpaceX ve Tesla’nın Facebook hesaplarını sildi. Bu nerdeyse 5 milyon takipçiyi çöp kutusuna taşımaktı Facebook’ta. Bu sırada Zuckerberg de suskunluğunu bozmaya başladı. Önce Facebook’tan açıklama yayınladı, sonra da CNN’e özürler dilediği bir röportaj verdi. Dün de 6 önemli gazetede tam sayfa basılı ilan çıktı yine “bu güveni sağlamıyorsak o zaman hak etmiyoruz” temalı.

Facebook sürekli kendini geliştiren, algoritmalarını yenileyen ve bünyesine çok kullandığımız uygulamaları katan bir şirket yapısı. Instagram fazla mı hemen Zuckerberg gider ve satın alır. Keza WhatsApp‘i de. Ama bu ay ortaya çıkan bilgilerin ışığında bence hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor. Bu platformlara verdiğimiz güç bizi kısa ya da uzun vadede nasıl etkiliyor farkında değiliz sanki. Ya da biz fark etmeyelim diye çabalayıp bunu başarmışlar.

50 yıl sonra daha faşişt bir dünyada yaşarsak neler olacak farkında mıyız?

Gerçi belki de farkında değiliz ve olmayacağız, sonuçta Amerika seçimlerinde de kimse ne olduğunu fark etmemişti.

Elon Musk’ın Facebook’u silme hareketine katılması markalar açısından da önemli bir hareket aslında. Günümüzde bazı mecralar reklamcı ağzıyla konuşmak gerekirse must. Her mecranın konumlaması belli artık sosyal medyada. Twitter şikayetler, öneriler gibi kullanılıyor ağırlıklı. Instagram en aktif kullanılan yerlerden çünkü artık hızlı bir mobil oyun tüketir gibi birbirimizin hayatlarını tüketiyoruz ve skip ad süremiz Instagram’dayken bizim ilgimiz kadar. Facebook ise yeni dijital tanrıların emri olan bir başka platform, burada artık markalar istediği gibi sosyalleşemiyor. Sürekli değişen algoritmalarıyla markalar için parayı veren düdüğü çalar gibi bir platform oldu ama bu büyük markalar için bu bir problem değil. Reklam bütçesi onların harcamak zorunda olduğu bir meblağ çünkü. Evet, artık yeni şekliyle tüketici istiyorsa marka içeriği ile iletişime geçebiliyor ve bu kötü bir şey mi tartışılır. Ben niye hedef kitlesine uyuyorum diye birçok markanın içeriğine maruz kalıp beynime gece çöpe atılacak veriler dolduruyorum ki.

Tabii ki markalar Facebook’tan çekilirse Facebook, kullanıcıyla marka birbirine artık oradan ulaşamıyor diye üzülmeyecek. Facebook son birkaç yıldır yönünü e-ticarete döndürmüştü. Eğer markalar bu harekete katılırsa Facebook’un yaptığı tüm alışveriş yatırımları birden çöp olur, yani tüm shop now/buy now butonlarına yazık olur. Ve Facebook’un uzun vadeli kendini konumlaması da değişmek zorunda kalır. Facebook bizim ülkemizde dahil birçok ülkede kadınları, erkekleri kendi Facebook dükkanlarını açmaları için eğitiyor ve yüreklendiriyor, ticaret odalarıyla iş birliği yapıyor. Eğer markalar bu harekete katılırsa tüm yatırımlar bir anda ölebilir. Tabii ama bunu zamanla izleyip göreceğiz. Markalar kolay kolay birbirinin yaptıklarını tekrarlamaz, onlar halk gibi kitlesel düşünmez daha çok satacakları çikolatanın yaratacağı heyecanı düşünürler.

Elon Musk’ın Facebook sayfalarını silmesi markaları bunun peşinden gitmeye yüreklendirecek mi bilemiyoruz ama Musk’ın bu hareketinin uzun ya da kısa vadede bir kelebek etkisi yaratacağı aşikar. Sonuçta bir mecra ölür marka için yenisi doğar, ya da belki Facebook Anka misali küllerinden yeniden doğar bilemiyoruz. Markalar için henüz Facebook bitti diyemeyiz ama bana göre, bunu dememiz için Sadece Elon Musk’ın değil, Unilever gibi büyük kurumların da markalarının sayfalarını silmeleri gerekir.

Ama şunu da hatırlayalım. Elon Musk, Paris İklim Anlaşması’nda Trump’la ters düşene kadar onun Danışman Konseyindeydi. Yani belki bazı hareketler bize hepimizi cesaretlendirmek için yapılıyormuş gibi gelebilir ama belki de Musk ve Zuckerberg arasındaki bir anlaşmazlıktır sadece bu silmenin nedeni. Yani Musk da Facebook’un kriz anını kendisi için bir fırsata dönüştürmüş olabilir.

Son olarak Christopher Wylie’nin 19 Mart’ta CNN’le yaptığı röportaj:

Görsel: FacebookNordWood ThemesWilliam Iven