Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
SXSW Interactive 2012 – Kinect ve Arabirimlerin Geleceği

SXSW Interactive 2012 – Kinect ve Arabirimlerin Geleceği

SXSW'te aynı gün girdiğim ve arabirimlerin geleceğiyle ilgili olan iki oturumu aktarmama izin verin.

Make a Kinection: The Future of Interactive Design adlı ilk oturumda Xbox Design Studio'dan deneyim tasarımı yapımcı Amish Patel ve veri-giriş etkileşimi tasarım şefi Kay Hofmeester konuştular. Her iki konuşmacı da Microsoft/Xbox ekibinden olunca açıkçası beklentim çok yüksek değildi, Kinect'in bayat bir reklamını dinleyeceğim için endişelendiğimi bile söylemeliyim.

Neyse ki hiç de korktuğum şey gerçekleşmedi. Hatta sunuma Kay, Kinect'in önemli bir açığını açıklayarak başladı. Kendi test ortamlarından gösterdikleri videoda, ekrandaki arayüzde (iTunes'un plak kapakları arayüzünü anımsatan bir atlıkarınca sistemi) belirli bir sanatçıyı arayarak seçmesi gereken denek kadın, menüyü eliyle çevirme hareketini yaptıktan sonra elini her geri alışında menüde de objeleri geriye sarıyordu istemeden. Binbir güçlükle sonunda seçimi gerçekleştirdiğinde ise, yanlışlıkla bir aksiyon almamak için sağ elini arkasına saklayarak Kinect alıcısından saklıyordu. Kay bu basit davranışın aslında sistemin şimdilik ne kadar önemli açıklar barındırdığının en önemli göstergesi olduğunu söyledi.

Geleceğin kullanıcı arabirimlerinin insan hisleri üzerinden çalışacağını söyleyerek başladıkları konuşmalarında Amish, fütüristik arabirim denince ilk akla gelen Minority Report filminin bilgisayar arabirimi yerine Iron Man'de Tony Stark'ın kullandığı ve 3 boyutlu hologram görüntüye gerçek dünyada müdahale ederek çalışabilen sisemin daha uygun bir örnek olarak sunulabileceğini söyledi.

Microsoft'un yıllar önce tanıttığı ama hala gidip Teknosa'dan satın alınabilecek durumda olmayan icadı Surface'tan da bahseden konuşmacılar, dijital ve kapasitif bir ekran-masa olan Surface'ın en önemli özelliğinin üstüne koyulan cisimleri de algılaması olduğunu ve -örneğin- kahve bardağının ağırlığını algılayıp bardağın boşaldığını farkedebildiği için yeni kahve siparişi verebilecek donanıma sahip olduğunu arada belirttiler. Surface'ı sadece büyük bir tablet olarak gördüğüm için bu detaylar beni etkiledi, o yüzden burada da belirtmek istedim.

Kinect'in yenilikçi bir aryüz olarak barındırdığı eksikliklerin önemli sebeplerinden birisi de, cihazın öncelikle oyun için geliştirilmiş olması. Oyun oynama motivasyonu ile Kinect kamerasının karşısında her türlü pozisyonda durmak kolay, ancak Netflix'ten bir film seçip izlemek için kimse kolunu kaldırıp havada daireler çizmek istemez. İşte bu noktada yeni jenerasyon Kinect'in koltukta oturan, hatta uzanmış yatmakta olan kullanıcıların küçücük hareketlerini bile algılayabilmesi gerektiğinden konuşuldu.

Daha da ötesinde, Kinect'in teknolojisiyle beden duruşu ve yüz ifadelerini de analiz ederek kullanıcının yorgun olup olmadığına kadar derin analizler yapılabilecek. Bu arada güncel Kinect'in mikrofon da barındırdığını ve sesli komutlarla kullanımı da desteklediğini belirtelim. Kinection sunumu, Bigumigu'da daha önce paylaştığımız şu vizyon videosunun gösterilmesiyle sona erdi.

https://www.youtube.com/watch?v=T_QLguHvACs

Aynı gün girdiğim Interface Technology: Gestures Systems and Beyond oturumu ise, sabahki Kinection'un çok ileri seviyesinde örneklerle epey ufuk açıcıydı.

Bu panelin katılımcıları, üniversitelerde ve araştırma kurumlarında geleceğin arabirimleri üzerine çalışmalar yürüten biliminsanlarıydı. Her birinin sırayla kendi projelerini anlatmalarının ardından bir soru cevap seansı düzenlendi. Katılımcıların projelerini önümüzdeki haftalarda ayrı ayrı haberlerle size sunmayı planlıyorum.

Bu panelin en can alıcı tartışmalarından birisi, harekete duyarlı arabirimlerin patentle korunup korunamayacağı sorusu idi. Daha açık olmak gerekirse jestlerin, el hareketlerinin patente tabi olup olamayacağı konuşuldu. Alex Olwal'ın "bence bu delilik" diyerek özetlediği görüş salonda da oldukça beğenildi. Kimi özel kurumlar için teknolojiler geliştirmekte olan biliminsanlarının ortak görüşü, bir hareket ya da mimiğin algılanışı ile ilgili arka planda çalışan sistemin çalışma sürecinin bir şekilde patente tabi olabileceği, ama hareketin kendisinin kesinlikle patentlenmemesi gerektiği yönündeydi.

Önümüzdeki dönemde sadece hareketlerimizle değil, yüz ifademizle, sesimizle, vücut ısımızla, yani aklınıza gelebilecek, ölçülebilen ve gözlemlenebilen tüm dışavurumlarımızla ilgili geliştirilmekte olan arabirim sistemleri var ve sandığımızdan daha yakın zamanda bunları kullanmaya başlayacak gibi görünüyoruz.