Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Kolektifli Komşularımız: Flow Radyo

Kolektifli Komşularımız: Flow Radyo

Kolektif House'daki komşularımızı tanıyoruz.

Bildiğiniz gibi biz de bir süredir hazır ofisi anlayışının Türkiye’deki en yeni temsilcilerinden Kolektif House’dayız. Farklı disiplinlerde üretim yapan Kolektifli komşularımızı tanıdığımız serimizin yeni bölümünde Hip-Hop kültürü radyosu Flow Radyo ve İçerik ve Program Yöneticisi Nilce Bıçakcıoğlu ile birlikteyiz.

Kuruluş hikayenizi anlatır mısın? Emekleme döneminde yaşadığınız zorluklar nelerdi?

Nilce: Flow Radyo bir Future Memories Network Yayıncılık kuruluşu ve FMNY’nin dört bileşeninin radyo kolu. Türkiye’deki radyolarda pek duyulmayan hem kaliteli ve Türkiye radyolarında yer verilmeyen hip-hop rap, jazz, R&B, blues, soul gibi türlerde müzik sunabilmek hem de FMNY’nin ilerleyen dönemlerde hayata geçireceği diğer bileşenlere bir taban oluşturması için Mehmet Emced Hammaş ve Malik Yusef tarafından ortaya atılan bir fikirdi Flow Radyo. Bu fikir ortaya atılalı birkaç yıl oldu aslında. Ama altyapı çalışmaları 2015 yılı sonlarına doğru başladı. 2016 ortasında çekirdek bir ekip kuruldu ve yaz sonunda toplam 4 kişilik bir ekiple ilerlemeler başladı. Süre kısa görünse de dinleyici kitlesi araştırmaları, donanım toparlama, yayın içeriğini belirleme gibi aşamalarla uzun bir süreçti aslında. Yaklaşık 1 yılda her şey yavaş yavaş oturdu ve 19 Ocak 2017’de de yayınlar bir lansman partisiyle birlikte başlamış oldu.

Flow Radyo hala emekleme döneminde bizim için ve bu emekleme dönemi böyle bir sektörün içine farklı bir kafa yapısı ve müzik anlayışıyla yola çıkan bir internet radyosu için hep sürecek. Demin bahsi geçen aşamalar içinde en yabancı olduğumuz konu dinleyici kitlesiydi. Türkiye’de hip hop deyince genellikle ürküyor insanlar, medyanın etkisiyle çok yıkıcı bir imaj var kafalarda ne yazık ki. Oysa ki biz “hip hop kültürü” radyosu olarak sektöre adım atıyoruz ve yanlış bilinen bazı şeyleri düzeltmek istiyoruz. Hip hop kültürüne dahil olan birçok müzik türüne de yayın akışımızda yer veriyoruz. Sürecin en zorlu kısmı dinleyici kitlemizi anlamak oldu diyebilirim.

Bugün geldiğiniz noktaya ulaşırken geçtiğiniz en önemli aşamalar, atladığınız temel basamaklar nelerdi?

Nilce: Şu an bulunduğumuz nokta 3. ayını yeni doldurmuş ve bambaşka tarzda yayın yapan bir internet radyosu için hala bir şeylere daha sakin ve temkinli yaklaşılan bir nokta. FMNY’nin kuruluş amacının ilk aşaması Flow Radyo. Bundan sonrasında bizi bekleyen bir müzik ve sanat festivali, bir Hip Hop Akademisi ve bir de müzik prodüksiyonu aşamaları var. Festival yakında duyurulacak, 2017 yılı içerisinde gerçekleşecek zaten. Diğer aşamaların hala biraz yolu var ama onların da çalışmaları başladı. Bunların her birine giden yol Flow Radyo’dan geçiyor ve Flow Radyo’ya ulaşırkenki her minik gelişme bizim için büyük adımdı. Önce isim ve logo kararı, ardından uzunca bir süre içerik çalışmaları, program demoları ve kayıtları, arşiv oluşturma çalışmaları, sonra internet sitesi, yayınların başlaması, canlı yayın denemeleri gibi gibi uzayan aşamalardan geçtik. Hele ki sektörün farklı alanlarında az biraz deneyim sahibi olmuş ama bütün bu deneyimlerin birleşimi içinde ilk kez bulunan 5 kişi için, sayfaya alınan ilk yorum, programlara gelen ilk eleştiri veya övgü ve hatta yayın başladıktan sonra duyulan ilk ses bile büyük aşamalar olarak kabul edilebilir. Çünkü her birini sağlamak için arka planda başka çalışmalar yapılıyor ve en ufak bir karşılık görmek bile mutlu ediyor. Özellikle bahsettiğimiz mecra radyo olunca bu aşamaların büyüsü bambaşka. Çünkü sizin kapalı küçük bir odada bir mikrofona söylediğiniz şeylerin hiç tanımadığınız bir sürü insan tarafından değerlendirildiğini fark ettiğinizde daha sonraki aşamayı birkaç farklı açıdan düşünüyorsunuz. Daha çok kişiye nasıl ulaşabilirim, daha farklı ne sunabilirim, ben olsam ne duymak isterim gibi sorularla sıradaki aşamalar gelişiyor. Sonuç olarak, her yayın, her liste, ağzımızdan çıkan her bir cümle bizim için birer aşama. Tek bir saniyelik sessizliğe veya tek bir saniyelik hatanıza bakıyor dinleyiciyi kazanmak veya kaybetmek. Bu yüzden bir kuruluş olarak geçilen aşamalara ek olarak bizim kitlemize giden yoldaki her basamak bizim için farklı bir parkur gibi.

Kolektifi ilk nereden duydunuz?

Nilce: Kolektif House Sanayi’de açıldığında bir internet mecrasının orada gerçekleşen etkinliğine gitmiştim. Sonra Levent’in açılacağını duyduğum sıralarda da evlerimiz ya da internet bulabildiğimiz cafelerden ziyade ara ara buluşabileceğimiz ve beraber çalışabileceğimiz bir yer arayışındaydık. Levent’teki binayı hiç görmemiştim ama aradığımız tarzda bir yer olduğuna neredeyse emindim. Böylece yolumuz buraya düştü.

Ne zamandır Kolektiflisiniz?

Nilce: Neredeyse Kolektif House Levent’in içinde ve dışında süren inşaat ve geliştirme çalışmalarına tanık olduk diyebilirim. Haziran 2016’da gezgin üyelerdik. Kasım 2016’da da zemin kat 12 numaradaki ofisimize geçiş yaptık.

Flow Radyo’nun gelişiminde ve şu anki çalışma dinamiklerinde Kolektif’in yeni ve yaratıcı ofis anlayışının size ne gibi faydaları oldu?

Nilce: Her şeyden önce Kolektif House oldukça geniş ve fonksiyonel bir ağ sundu bize. Şu an iş birliği içinde olduğumuz birçok kişi ve kurumu Kolektif House sayesinde tanıdık. Aynı zamanda yaratıcı ofis anlayışı hem bize bahsi geçen insanlarla daha yakın çalışabilme imkanı sunuyor hem de fiziksel imkanlarıyla çalışma motivasyonumuza ciddi anlamda katkıda bulunuyor. Sonuçta 7/24 yayın yapılan bir mecradan bahsediyoruz. Bu demek oluyor ki biz gerektiğinde gecenin en olmadık saatinde de burada olabiliriz, bu da sürekli rahatça ulaşılabilir ve güvenle kullanılabilir bir yer ihtiyacı veriyor. Kolektif House bütün bu ihtiyaçlara daha biz daha ihtiyacımızın ne olduğunu bilmeden karşılık verebilen bir yer oldu. Kolektif House ortamının hayatımızı geçirdiğimiz başka birçok alana göre “Gerçekten burada keyifle çalışılır” dedirten bir tarzı var başından beri. Geliştirmelerle beraber daha da seviyoruz çalışma ortamımızı ve bu ortamı paylaştığımız insanları.

Flow Radyo’nun bu yıl içinde hedefleri neler?

Nilce: Şu an sürekli müzik yayınıyla beraber Günseli Naz Ferel’in sunduğu Grassroots, Yağız Kahraman’ın sunduğu From LA to NYC, Selen Beytekin’in sunduğu Black Don’t Crack ve benim sunduğum Women in Power programları sürüyor. Bu programlara yenilikler ekleyeceğiz. Birkaç ay içinde tarzı ve yapısı çok daha oturmuş ana programlar olacak bu 4 program. İçeriğe eklemeler yapacağız ve yeni sesler duyacağınız yeni radyo programları da olacak bu sene içerisinde. Bu seslere daha önce farklı alanlarda tanınmış insanlar da dahil, yeni yetenekler de. Programların yanında çeşitli paneller ve sokak etkinlikleri planlıyoruz.

Esas hedefimiz 2017’nin ikinci yarısında gerçekleştirmek üzere çalıştığımız müzik festivali. Hip hop kültürünün Amerika’daki ve Türkiye’deki önemli temsilcilerini buluşturacak olan bu festivalde konserlerle beraber DJ battle, Breakdance battle ve Graffiti gibi hip hop kültürü elementlerini kapsayan başka etkinlikler de olacak. Bu festivalin detayları yakın zamanda paylaşılmaya başlanacak sosyal medyadan ve başka mecralar üzerinden. Bunlar dışında tabii ki dinleyici kitlemizi genişletip, hip hop kültürüne dair aranan birçok şeyin cevabının bulunabildiği bir radyo olmayı hedefliyoruz. Hem sokak kültürünün sesini duyurabilen hem de farklı kitleleri hip hop kültürüne ve felsefesine aşina edebilen bir radyo olabilmek ana hedefimiz.

Türkiye’de Flow Radyo’nun yaptığı işi yapmanın zorlukları ve kolaylıkları var mı? Neler?

Nilce: Türkiye’de herhangi bir radyo olmak bile zorken, hem yeni hem orijinal hem de internet radyosu olmak çok daha zor. Medya sektörü içerisinde bir yer bulmak her yeni mecra için oldukça zor zaten. Hele ki alışılmışın ve bilinenin dışında bir işe kalkışılmış olunca, risk almanın sonu gelmiyor.

Türkiye’de alışkanlıklar kolay değişmiyor. Hele ki dinleyici davranışlarına ve alışkanlıklarına bakılınca ana akım müziğe hiç bulaşmadan ve son yıllarda farklı olan her şeye takılan “alternatif” lakabına da karşı durarak yayın yapmaya çalışıyor olmak tabii ki pek kolay değil. Çok sık duyduğumuz yorumlardan biri “Biraz bilindik bir şeyler de çalsanız” mesela. Biz bu coğrafyada bilinmeyenin, duyulmayanın peşindeyiz ve bunu açıklamak her seferinde ayrı bir imtihan. Sadece müzik listelerimizde değil programlarımızda da bu mantıkla ilerliyoruz. Haber bülteni sunmuyor olmamız eksik gibi görülürken öte yandan “alternatif haber programı” dediğimiz programımıza yönlendiriyoruz insanları. Çünkü aslında duyulması gereken ve ana akımda öğrenemedikleri bilgilerin o programda olduğunu anlatmaya çalışmak sürekli her mecrada aynı şeylere maruz kalan bir topluluğa açıklanması zor şeyler.

Öte yandan bir internet radyosu olmanın getirisi olarak teknolojinin nimetleri bizim tarafımızda. Bir “internet radyosu” olarak değişen ekonomik koşullara her daim uyum sağlayabilen bir mecradayız. Aynı zamanda Türkiye’de radyoların en çok dinlendiği yer olan arabalarda bile artık internet radyoları dinlenebiliyor. Anlık bir paylaşımla o an gerçekten ilgi alanı bizimle uyuşan birisini daha aramıza katabiliyoruz. Ayrıca, çaldığımız müziği hem seviyor, hem de okuyup araştırıyoruz. Sevdiğimiz ve öğrenme sürecinde olduğumuz bir şeyleri insanlara aktarıp sevdirmeye çalışmak da bizim için daha keyifli oluyor ve dinleyiciler de bu keyfi sesimizden çok rahat alabiliyorlar. Bu bize şöyle bir kolaylık sağlıyor, biz olsak neyi nasıl duymak isterdik sorusuyla başlayınca dinleyicinin isteğini üç aşağı beş yukarı kestirebiliyoruz. Bize ulaşmak çok kolay olduğu için de anında herhangi bir sorunun çözümünü veya bir isteğin gerçekleşmesini sağlayabiliyoruz.

Sektöre bakıldığında çok yıllık karasal radyolar bile birer birer kapanırken bizim yepyeni bir fikirle giriş yapmış olmamız zor olmasının yanında bize yıllardır radyolarda eksik olan bir alanı kapatmak için de büyük bir fırsat sunuyor. Adımlarımızı şimdilik ağır ve tam atıyor olsak da potansiyelimizin, kaynaklarımızın genişliğinin ve kitlemizin farkındalık gücünün yüksekliğinin de bilincindeyiz. Girdiğimiz her süreç bir öncekinden daha zor ve daha karmaşık olacaktır ama kolaylıkları kovalıyor olsaydık zaten bu noktaya gelmiş ve bunları da konuşuyor olmazdık bence.

Görsel: Flow Radyo