Yaratıcı bünyeler için günlük besin kaynağı
Instagram’da Resim Sergisi [röportaj]

Instagram’da Resim Sergisi [röportaj]

Erin İlkcan Aslan'la Instagram'da açtığı The Pocket Exhibition sergisi üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisi Erin İlkcan Aslan‘ın adını son haftalarda sıkça duymaya başlamıştık. Bunun en büyük nedeni de geçtiğimiz Cuma günü saat 20:30’da açılışını yaptığı Instagram’daki “The Pocket Exhibition“, bir diğer ifadeyle cep sergisi, olmuştu.

Instagram’da 2012’den itibaren daha çok fotoğrafçıların veya foto muhabirlerin platformda sergi düzenleme veya platformdaki fotoğrafları fiziksel bir sergiye çevirmeye dair girişimlerini duyuyorduk. Kimisi kolektifler kimisi de kurumlar tarafından gerçekleşiyordu. Özellikle Londra, New York ve Queensland (Avustralya) taraflarında yapılanları hızlı bir araştırmayla öğrenebiliyorsunuz. Her biri bambaşka amaçla yapılmış girişimler.

Yalnız sergisi için özel bir hesap alıp açılış saatine kadar bunu gözlerden saklı tutup geleneksel sergi işleyişini dijitale kazanan kaç girişim oldu, bundan emin değiliz. Ülkemizde de “önceden şu kişi yapmıştı” demek güç.

34 parça kolajdan oluşan sergi açılışının hemen sonrasında Erin’le yaptığımız röportajda bu ilk olup olmama meselesi dışında sergiyle ilgili merak edilen diğer detayları ve kendisini biraz daha tanımak amaçlı geçmişi ve gelecek planları üzerine birtakım sorular sorduk. Sanat dünyasının sonu gelmeyen birtakım tartışma konularını da sohbette adetten andık.

Bigumigu: İlk soruda geleneksel sergi işleyişini anmakta yarar var. Sergiyi Cuma akşam açtın ve gerçekten satış oldu mu şu ana kadar veya olmasını talep eden?

Erin: Satışın olması için talep oldu; ancak şu an dijital olan işlerin hiçbiri baskı alınana kadar satılık değiller. Sadece “spectroom” isimli parçanın bir dostuma söz verdiğim için ön satışı oldu diyebilirim.


No:07 / spectroom

Bigumigu: Hepsinin baskısını almayı planlıyor musun yoksa talebe bağlı mı gitmeyi düşünüyorsun? Sergiyi fiziksel bir ortamda da yapmayı düşünüyor musun?

Erin: Eğer üç boyutlu bi mekanda sergilemeye karar verirsem , aralarında 12’lik bir edisyonla baskı alacağım işler var. Belki de sürpriz hediyelendirme ile basıp random yollayabilirim insanlara.

Henüz bilmiyorum.

Bigumigu: En tahmin edebileceğin soru geliyor… Instagram’da cep sergi yapma fikri nasıl oluştu?

Erin: Bunun birçok değişkeni var aslında, öncelikle Instagram gibi aktif kullanılan bir platformda izleyicinin anlık isteğine dayalı olan işleri sergileme fikri Instagram’da scrollda kaybolmuşken geldi.

Sonrasında da, zaten halihazırda sanallaşmanın getirdiği çabuk tükenirliliğin içerisine dijital kolajlarımı yerleştirdiğimi hayal ettim.

No:31 / firstwatchers

Hayal etmek hala geçerli bir soyutlanma biçimi olduğu ve bunu koruduğu için şanslıyız.

Fakat her bir sonraki projeye geçişimde bir öncekinin yerleşik deneyimleri sayesinde kararlılığım şekilleniyor.

Kendime kabul ettiremediğim bir fikrin sırf oluşuyor diye peşinden koşmuyorum. Bu şekilde yarı yolda imha ettiğim çok fazla proje/iş oldu diyebilirim.

No:02 / envy

Bigumigu: Fikir oluştuktan sonra şimdiye kadar platformda sergi yapma adına neler yapılmış diye araştırmaya girmiş miydin? Yaptığını ne derece bir ilk olarak tanımlarsın ya da tanımlar mısın?

Erin: Benim için bir ilkti, sosyal medyada dönem dönem aynılaşan onlarca “şey” gördüm. Bu yüzden 300.000.000 kullanıcısı olan bir platformun tamamını tabiiki de incelemek için zaman kaybetmeyecektim. Öyle de oldu. Dostlarım Türkiye’de yapılmadığını söylediler. Yapılmış olsa dahi bu beni fikirden vazgeçirmeyecekti.

Bigumigu: İlk olmak gibi bir derdin yok. Önemli olan bunu deneyip sonucuna bakıp önüne bakmak. Bu aynılaşma haliyle ilgili de bir sıkıntın yok sanırım? Peki bir sanatçı olarak bir şeylerde ilk olmayı ne kadar önemsiyorsun? Ya da bu gibi dertleri artık geçmek mi lazım diyorsun?

Fikir oluşurken var oldu zaten, üretim için ilk olup olmamak da önemli değildi. Üretimin kendisi ilk olmaktan daha değerli bir olgu bence.

İlk olmak parlamak için bir kestirme gibi geliyor, levhalar ya da yön olmazsa kestirme de yol da üretimin gölgesi altında değersizleşebilir bence.

Aslında şu an evet; ama yarın ne gölgeler, gölge kalır mı, ışık ne olur bilmiyorum. Deneyimle öğreneceğim. Katı bir şekilde kabul edemiyorum bu yüzden, etmek de istemiyorum açıkçası.

No:16 / sistlours

Bigumigu: Çabuk tüketilen bir döngüye standart sergi işleyişini getirerek belli bir gün ve saat koyarak bir açılış formatı kattın. Öncesinde hesabını gizledin ve internette de yankı uyandırdı sergi fikrin. Eski sergi deneyimlerine göre cep sergiyle ilgili açılışa kadar ve sonrasında aldığın geri dönüşlerden dikkat çekici olanları biraz daha anlatabilir misin?

Erin: Çeşitli geri dönüşlerle karşılaştım. Birkaç kişi protokol açılışı yapmamı, açılış öncesinde sergiyi gezmek istediklerini söylediler. Oysa ki ben bile işleri “mekanıma” yerleştirdikten sonra gidip incelememiştim. Fikri, serginin ulaşılabilirliği konusunda görenler motivasyonumu arttıracak geri dönüşler yaptılar; fakat ben hızlıca tükenmesini istediğimden bahsettikçe geri dönüşleri tamamen sergi açılışından sonra gelen bildirimlerle istediğim gibi oldu. Deney tamamlanmış, kadehler kaldırılmıştı yani.


No:13 / may i

Bigumigu: Peki geleneksel sergi işleyişiyle dijital ortamın dinamikleriyle oynama halin şimdiden yeni fikirler getirdi mi aklına?

Erin: Çağ’ın zamansızlığını ve muammalarını gözlemlersek eğer, deneyselliğin belirleyiciliğini yakın gelecekte seyredebiliriz gibi düşünüyorum. Bu demek değil ki kesinlikle salon sergilerinden kopmak için dijitale yöneldim. Fakat akıllı kontakt lensler piyasaya sürüldüğünde yapmayı planladığım şeyler için şimdiden dijital dili bilen ve yazılım yapan arkadaşlarımla toplantılar yapmaya başladım diyebilirim.

Bigumigu: Cep sergisi dışında geçmişte en ön plana çıkan işin/sergin hangisi olmuştu?

Erin: Kendi adıma söyleyebilirim ki “pomptu / no:205” isimli tek gecelik otel odası sergimden – sergiyi açmak için iki serum yemek zorunda kalacak kadar çok hasta olmama rağmen – fazlasıyla tatmin olmuştum.

Bigumigu: Zaman ve mekan düzlemine dair yaptığın deneysel çalışmalarda konsept ve/veya kullandığın tekniğin seçimine ne derece dikkat ediyorsun? Örneğin cep serginde neden özellikle kolajlardan oluşan bir seçim yaptın? Yoksa bu detaylara “o dönem onunla uğraşıyordum bu yüzden onu o şekilde sergilemiş oldum” diyebilecek kadar raslantısal mı yaklaşıyorsun?

Erin: Bi önceki “pomptu / no:205” isimli otel odasında tek gecelik olarak düzenlediğim sergide “şimdi ve tam orada” olmanın aksine bu kez “ne zaman istersen , istediğin yerde” diyerek gözlemci üzerinden arka arkaya oluşmuş bir kontrast yarattığımı ve böylece her iki serginin de birbirini nötrleyerek farklı oluşum boyutlarında var olduğunu, birbirleri ile kesişerek tamamlandıklarını hissediyorum. Var olma ve edebilmenin sınırının olmadığını, sadece yetkinlik parametrelerini iyi hesaplamak için daha çok gözleme ihtiyacım olduğunu ve bu konuda asla “tamam ben oldum” diyemeyeceğimi biliyorum.

pomptu / no:205

pomptu / no:205

Cep sergi kolajdı; çünkü bilgi bombardımanına tutulduğumuz teknoloji kullanımımızda ihtiyacımız veya seçtiklerimiz depolama ve birleştirme yoluyla bilgiyi süzüyor kabul ediyoruz. Bu süreçte binlerce posta bilgi yağmuru da devam ediyor. Dijital bağımlılıkları da beynin bilgi girişi ve seratonin salgılanışı sonucu kimyasal bir bağımlılığa dönüşmesi olarak görüyorum. Kolajı da gerekli bilgiyi veya imgeyi korumak, gereksiz bilgiyi veya imgeyi kullanmamak ya da silmek ve bunların sonucu birbiri içine yerleştirerek tamamlanabilen bir yapıda görüyorum.

Aslında sanatıma (varsa) nasıl devam edeceğim konusu için bu rastlantısallıktan bahsetsek daha iyi olur. Çünkü sabitlenmek, değişimin daimi olduğu bu evrende üretirken pek de istemeyeceğim bir durumu oluşturacaktır.

Şöyle ki, öncelikle dijital bir sergi oluşturma fikri ortaya çıktı sonrasında üretime başladım.

Sergi dijital bir platformdaydı, üretim tamamen bilgisayar destekliydi. İmza da instagram etiketi şeklinde oldu

Bigumigu: Ve hiçbirinde herhangi bir Instagram filtresi yok sanırım?

Erin: Kesinlikle yok.

Bigumigu: Sanat anlayışın ve nelere öncelik verdiğine girmişken birkaç konudaki duruşunu da sormak isterim. Önceden cep sergi düzenlemenin geleneksel işleyişten koptuğun/kopacağın anlamına gelmediğini söyledin. Geleneksel düzenle ilgili düşüncelerini merak ediyorum. Sergi geçmişine baktığımızda okul sergileri dışında sokak, otel odası, Torun ve Salt Ulus bir arada. Geleneksel galeri, bienal ve sanat insiyatiflerini bir araya getirelim, bu ortamlara bakışın nasıl? Mesela bienal ve galeri kapsamında sergilenen işleri daha steril bulup daha mesafeli duruyor musun?

Erin: Aslında kemikleşmenin olduğu her şeyden kaçmayı tercih edebilirim. Gelenekselden uzak olduğum konusu tamamen zihinsel aktivitede sabitlenme üzerineydi. Asla yapmam diyeceğim bir şey yok bu yüzden.

Sanat her haliyle olması gerekenlerin başlarında olacak. Nasıl ve nerede olduğu konusunda kalabalık içerisindeki kendi adıma çelişmemek için deneyerek görmeyi tercih ederim.

Bigumigu: Yakın gelecekteki planların neler?

Erin: Yarın enerjik uyanabilirsem köpeğimle gezintiye çıkmadan evden ayrılmamak.

Nisan ayı bitmeden “Bolero“ ve “Cacık” isimli iki karma sergide yer alacağım. Mayıs ayı içerisinde henüz yüzde yüz kesinleşmediği için yerini söyleyemeyeceğim bir sergim daha olacak. Hatta o sergi için sene başından beri çalışmalarım devam ediyor. Mayıs ayı sonrası için şu an net ve kesin olarak söyleyebileceğim, yazın Ankara’da bir su savaşı etkinliği daha düzenleyecek olmam.

Bigumigu: Cep sergisi yapmış bir sanatçı olarak insanların sanatı tüketme eğilimlerinin geleceği üzerine tespit ve/veya tahminlerin var mı?

Erin: Kahin değilim; ama doğanın insan ırkını yok edeceği günü görmekten keyif alırdım.

İnsanlar ( çoğunluğu referans alarak söylüyorum ) olarak sadece sanatı değil, ellerimizi attığımız her şeyi tüketiyoruz. Türümüzün tükenmesi için uygun ortamı hazırlıyoruz.

Bigumigu: Dijitalin devreye girmesiyle birlikte sanatın zaman ve mekan sınırlarından (bir parça) kurtulması sonucu değer kazandığını veya kaybettiğini düşünüyor musun?

Erin: Değer algısının, kişiden kişiye, hatta kişisel olarak bireyin kendisinde bile farklılaşabilen, aynı kalmayan bir biçimde var oluyor olması bile sanatın değer kazanıp kazanmaması üzerine yapılacak herhangi bir tartışmaya girmeye çekinmeme sebep oluyor.

Bigumigu: Son iki soru sanat adına soru sonu gelmez tartışmalar üzerine. Gerek üretim gerekse tüketim anlamında dijital-analog tartışmasında kendini bir tarafta konumlandırıyor musun?

Erin: Hayır konumlandırmıyorum. İki biçimi de seviyorum, ikisi de bebeklerim çünkü.

Bigumigu: Neyin sanat olup neyin olmadığı tartışmasına günümüz şartlarını da düşünerek bir cevap vermen gerekirse ne dersin?

Erin: Sanat nedir sorusunun asla tam bir cevabı olacağını düşünmüyorum. En etkili var olma biçimi diyebilirim sadece. Sorgulanmış her fikrin doğru, gerçek ve var olabileceğine inanan biriyim. Bu yüzden, maddesel bir yapısı olduğunu varsaydığımız bir düzlemde, sanatın ne olduğuna yönelik her soru ve cevap sanatı var eden materyallere dönüşüyor.

No:25 / savethequeen

No:14 / namelessoul

No:18 / ignorencelovers

No:11 / lifegoals


No:28 / batedont

Görseller Erin’in Instagram ve Tumblr sayfalarından alınmıştır.